Geççek

0
338

Sevgili Dostlar,

Başlığı görünce belki de dillere pelesenk olan o şarkıyı söylemeye başlamış bile olabilirsiniz. Müzik verilerini analiz eden Kworb adlı platformun açıklamasına göre Tarkan’ın klibi ilk 24 saatte YouTube’da 7 milyona yakın görüntülenerek dünyada en çok izlenenler listesinde 2. sırada yer almış.

Şarkıyı seversin sevmezsin ama konu Tarkan olunca hep şunu sorarım, Tarkan’ı Tarkan yapan sadece şarkıları mı, sahne şovu mu, sempatik tavırları mı ya da çevre başta olmak üzere toplumsal konulardaki duruş şekli mi? Bence hepsi ama bunların hepsini yapsan da bazen olmuyor başka bir şey daha var, o da markasını iyi konumlandırması. Yüzlerce yetenekli şarkıcı, müzik insanı var ama neden hiçbiri bir Tarkan gibi megastar lakabını alamadı da söylem Tarkan ve diğerleri oldu?

Mesela Tarkan’ı magazin programlarında, talk show’larda, gereksiz sosyal medya paylaşımlarında, onlarca reklam çalışmasında ya da turnelerde görüyor musunuz? Diyeceksiniz ki adam zaten burada yaşamıyor, bir Almanya’da bir burada, hiç farketmez, burada yaşadığı dönemlerde de hiç ortalıklarda görünmezdi. Siz bakmayın son dönemlerde sosyal medyadadan paylaştığı videolarına, önceden onu da pek yapmazdı. Az ve öz görünüyor, eminim yüzlerce markadan teklif geliyor ama seçici davranıyor, yılbaşında 1 milyon Euro karşılığında Mısır’da sahne alıyor, Türkiye’de sadece Harbiye Açık Hava Konserlerinde konser veriyor, kendi alanında en büyük markası olan Trendyol’un reklamında görünüyor, kısacası güzel teklifler karşılığında iyi markalarla çalışıyor, bu da onu farklı kılıyor.

Şarkıya dönersek, nelerin geçmesini dilerdik diye düşündüm içimden, belki bir dünya vatandaşı Covid dışında bir iki şey söyler ama biz saymaya başlasak say say bitmez, ekonomi, hukuk, eğitim, sağlık gibi konular başta olmak üzere başlar en son memleketi kurtarmaya kadar giderdik. Sağlık deyince yazamadan geçemeyeceğim, en çok saygı duyduğum iki meslekten birisidir doktorluk (diğeri de öğretmenlik) ama sunulan yetersiz maddi imkanlar, ağır çalışma koşulları, hak edilen değerin verilmemesi, bunlar yetmezmiş gibi birde uğradıkları hakeretler ve şiddet olaylarının artık normalleşmesi beni çok üzüyor.

Twitter’da sağlık çalışanlarının paylaşımları önüme düşüyor, hepsinde inanılmaz bir bıkkınlık, haksızlığa uğramaktan dolayı üzüntü ve işi bırakma isteği var. Para kazanma derdi olmasa emin olun çoğu bugün mesleğini bırakacak ama maddi durumlar el vermiyor, yurtdışına giden doktorların sayısında da ciddi şekilde artış görülüyor. Türk Tabipler Birliğinin rakamlarına bakarsak son 5 senede 4500’den fazla hekim ülkemizden ayrılmış. Twitter’da o arkadaşların da paylaşımlarına denk geliyorum, çalışma koşullarından, huzurdan, kendilerine gösterilen saygıdan, kısacası alışık olmadıkları ama orada ilk kez gördükleri çok şeyden dolayı hem şaşkın hem de mutlular. Ne diyeyim, yolları açık olsun, inşallah en kısa zamanda sorunlar çözülür ve Türkiye’de çalışmaktan mutlu hekimlerimizin sayısı artar. Bu arada beyin göçü ile alakalı merak ettikleriniz varsa bundan 1 ay önce konuyla alakalı kitap da yazan Evrim Kuran ile yaptığımız sohbeti izleyebilirsiniz.

Biz bunları konuşurken dünyada Büyük İstifa adında bir akım başladı. Başta ABD olmak üzere Avrupa’da belli başlı ülkelerde milyonlarca kişi işyerlerinin bu dönemde kendi sağlıkları ve mutlulukları için ne yaptığını ciddi şekilde sorguluyor, cevap bulamayanlar “kendimi değerli hissedeceğim bir yere giderim” düşüncesiyle işyerlerinden ayrılıyor. Çalışanlar ücret ve yan haklar dışında aileyle geçirilecek kaliteli zamanın yaratılabileceği işlerin peşindeyken, yeniden işe alımın zaman alması ve masraflı olmasından dolayı işverenler çalışanlarını kaybetmemek için finansal konularda eskisine göre çok daha fazla imkanlar tanımaya başladılar. Peki ülkemizde durum ne dersiniz, zaten işsizliğin olduğu ülkemizde kimse bu riski almıyor, alamaz da çünkü işten ayrılan kişinin yerine aynı işi aynı şartlarda hatta daha düşük maaşla yapmaya razı onbinlerce kişi oluyor. Üzücü ama gerçek bu, birde tabi ülkenin ekonomisi ile alakalı, ABD ekonomosi bir dev, imkanlar sınırsız ama bizde durumlar pek de öyle değil.

Ekonomi dev olunca reklam dünyası da çok büyük oluyor. Geçtiğimiz günlerde ABD’de düzenlenen, dünyanın en pahalı reklamlarının döndüğü Super Bowl’da oyundan çok gene markalar konuşuldu. THY’ın da reklam verdiği bu organizasyonda 30 saniye görünmenin bedeli 6.5 milyon dolar, bütün markaların reklamlarına buradan bakabilirsiniz.

Çalışma hayatına geri dönersek, konuyla alakalı haftanın en çok konuşulan konusu Belçika’da haftada 4 gün çalışmanın yasal hale gelmesiydi. Çoğu Avrupa ülkesinde bu pilot olarak uygulanıyor ama bunu yasallaştıran bir ülke daha olmadı. Benim düşüncem, sanki her ülke birbirine bakıyor, günün sonunda rekabetin çok fazla olduğu dünyamızda hiçbir ülke diğerinden geride kalmak istemiyor, 4 gün çalışmaktan alınan sonucun 5 gün çalışma ile aynı olduğunu görmeden çoğu ülkenin buna geçiş yapacağını ben düşünmüyorum. Bu arada bu sisteme x ülkenin geçmesi y ülkenin geçmemesi gibi durumlarda da uluslararası işlemlerde ilk zamanlarda gecikmeler ve sorunlar yaşanacaktır ama istedikten sonra çözümler illa ki bulunacaktır.

Peki bizde böyle bir şey olur mu sorusuna cevabım net; olmaz, olamaz, normal şartlarda bile insanların haklarını alamadığı, regülasyonların sağlam zeminlere oturmadığı, çalışanı koruyan mekanizmaların çok olmadığı ülkemizde bu şimdilik bir hayal. Birde işin şu tarafı var, genelde çoğu konuda firmalar ve İK departmanları suçlanır ama kimse kendi çalışma şeklinde bir hata görmez halbuki hepimizin daha verimli çalışması anlamında adımlar atması gerekiyor. Avrupa’nın en fazla çalışan ülkesi olmamıza rağmen aldığımız çıktılar diğer ülkelerin gerisinde kalıyorsa zaten bu sorgulanması gereken bir şey. Covid döneminde bunun örneklerini gördük, çoğu yönetici çalışanlarını nasıl kontrol edeceği endişesinden çıkamadı, marifet o çalışanın günde x saat çalışması, her dakika bilgisayar önünde oturması değil aldığı sonuçlar olmalıydı ama sırf insanları kontrol edebilmek adına gereksiz toplantılar, sosyal hayatın başladığı saatte bile telefonla aramalar yapıldı.

Bundan 4-5 sene önce ABD’de bir dönem çalışmış bir arkadaşımızla konuştuğumda ofis ortamında kahve alırken yapılan sohbet dışında çok muhabbetin dönmediğini, ilk başta garipsediğini, hatta kendisi Türk olduğu için sadece kendisine mi yapıldığını düşündüğünü ama sonrasında herkesin birbirine karşı ofis içinde bu şekilde davrandığını ve herkesin işini saat 16.00 gibi bitirip dışarıda zaman geçirdiğini söylemişti. Ofis dışında beraber çalıştığı insanların kendi aralarında iyi ilişkiler içinde olduğunu, insanların iş ve sosyal hayatı dengelediklerini, işlerini zamanında bitirmek için ofis içinde gereksiz sohbetlerden uzak durduklarını görünce olayı daha net kavramıştı. Yani işin iki ayağı var, çalışanların zamanı iyi kullanabilmesi ve yöneticilerin kontrolcü rolünden vazgeçip çalışanlarına nasıl destek olabileceğini öğrenmesi gerekiyor. Çalışılan saatten ziyade işin sonuçlarına gelebildiğimiz gün haftada 4 veya 5 gün konusu zaten tartışılmayacak, hatta yaratıcılık ile alakalı işlerde firmalar kendilerine sunulan projeler için kaç saat harcandığına değil çıkan işe odaklanacak. Bu arada yukarıda verdiğim örneğe kanıp ABD’de her firmanın bu şekilde çalıştığını da düşünmeyelim tabi, sabah 06.00’da mesaiye başlayıp gece 11’e kadar ofiste oturup gereksiz hırsın esiri olmuş, deli ötesi çalışan bir kesim de var, onu da eklemek lazım.

Hazır ABD’deyken gelin dünyanın sürprizlerle dolu kentine, her an her şeyin olabildiği yere New York’a gidelim. Dünyaca ünlü aktris Cameron Diaz Aveline adlı bir şarap markası yaratmış. Bir gün markasını satan bir kaç yere gidip şarabını imzalıyor ve bunu da Instagram’da yayınlayıp, imzalı şarabı bulun ve beni sosyal medyada etiketleyin diyor. Hayranları için gerçekten çok büyük bir hoşluk, belki de bu videoyu görmeden şarabı alanlar üzerindeki imzaya anlam veremeyip şişeyi attılar ama neresinden bakarsanız bakın tatlı bir sürpiz olmuş hayranlarına.

Diğer bir hoşlukta Victoria’s Secret markasından gelmiş. Down sendromlu insanların maalesef ikinci plana atıldığı günümüz dünyasında firma modellerinden birisini Down sendromlu kişilerin arasından seçmiş. Love Cloud adlı koleksiyonun tanıtımında işin daha da ilginç tarafı hamilesi, büyük bedene sahip modeli, itfaiyecisi, engellisi, trans modeli, orta yaş üstü modeli de yer almış. Twitter’de bununla alakalı paylaşımları görünce çok üzülüyorum, çocukları Down sendromlu olduğu için okula alınmayan, alınsa bile bu sefer velilerin şikayetleri yüzünden huzursuz olan onbinler belki de yüzbinler var. Lafa gelince çok iyiyiz ama gerçek hayata gelince birde bu yüzümüz var maalesef, elbette herkes değil ama ciddi bir oranda ayrımcılık yapanlarımız var. Buradan çocukları için en ufak fedakarlıktan kaçınmayan, kendi çocukları için üzücü laflar söylenmesine rağmen her zaman güçlü kalan ve çocuğu için mücadele eden annelerimize ve babalarımıza sevgilerimi, saygılarımı gönderiyorum. İyi ki varsınız…

Bugün pazar belki izlemek istersiniz, Netflix’de en çok izlenenler arasına giren belgeselden de kısaca bahsedeyim. Dünyanın en ünlü arkadaşlık uygulaması olan Tinder ile alakalı yayınlanan bu belgeselde kendisini zengin gösterip kadınları dolandıran Şimon Hayut adlı kişinin ve para sızdırılan kadınların gerçek hikayesi var, fragmana buradan bakabilirsiniz.

Son dönemin en çok konuşulan konusu olan Metaverse ile alakalı geçen hafta yaptığımız programı kaçırdıysanız buradan izlemenizi tavsiye ederim, çokça bilginin paylaşıldığı programda konu hakkında fazlasıyla bilgilenmiş olduk.

Gelecek haftaların etkinliklerine bakacak olursak;

  • E-Ticarete Başlıyorum adlı programımızda e-ticarete başlamak isteyenlere bolca bilgiler paylaşacağız. Pazartesi sabah saat 09.30 – 11.30 arasında yapılacak canlı yayınının ilk bölümünü buradan, Çarşamba sabah saat 09.30 – 11.30 arasında yapılacak canlı yayınının ikinici bölümünü de buradan izleyebilirsiniz.
  • Kuruma değer katan kişileri konuk ettiğimiz Teknoloji Sohbetlerinde Perşembe günü saat 14.00 – 15.00 arasında Arvato Supply Chain Solutions’da Bilgi Teknolojileri Direktörü olan Erkan Varul bizimle olacak. İzlemek için bu linke tıklamanız yeterli.
  • 8 Mart akşamı yapacağımız E-Ticaret Sohbetlerinde Blend1601 firmasının kurucusu Armağan Portakal, Trendyol’da Pazaryeri Direktörü olan Neslihan Kahyaoğlu ve Eczacıbaşı Yapı Grubunda Kanal Müdürü olan Begüm Canova Kilercik ile beraber olacağız, kayıt olmayı sakın unutmayın.
  • Mart ayının ilk haftası yapacağımız İnşaat Sektöründe Müşteri Yönetimi adlı programda Medcem Global’in Genel Müdürü Abut Özsezikli ve Limak Çimento’nun CEO’su Erkam Kocakerim bizlerle olacaklar, buradan kayıt olabilirsiniz.

Radarıma takılanlara bakarsak; 

-) Garanti BBVA ödeme servisleri sevgililer günü için yaptığı araştırmasının detaylarını paylaştı. Çıkan istatistikler ilginç, göz atmanızı öneririm.

-) Euromonitor Global Tüketici Trendleri’ni bir araya getirdiği raporunu yayınladı. Önümüzdeki yılda ivme kazanması beklenen eğilimleri ve tüketici davranışlarının nasıl değiştiğini buradan okuyabilirsiniz. Oldukça iyi hazırlanmış ve değerli bir özet, bakmanızı tavsiye ederim.

-) İsviçre’de halkın %80’i hayvan deneylerini destekledi, para kaybetme korkusu, hayvanseverliği yendi.

-) Her türlü olayı anladık ta ses kirliliğinin ölüme sebep olması çok ilginç geldi, habere göre, Avrupa’da her yıl 12 bin erken ölüme sebep oluyormuş.

-) Jaws gerçek oldu, Sidney’deki plajlar, bir kişinin köpekbalığı saldırısı sonucu hayatını kaybetmesinin ardından kapatıldı.

-) Elon Musk’ın ‘Beyne Çip Takma’ projesi Neuralink’in testlerine giren 23 maymundan 15’i öldü.

-) Bir bu eksik kalmıştı, Udemy’deki ‘Cin Çıkarma’ kursu sosyal medyada tepki topladı.

-) Bir Dilek Tut Derneği dijital sanatla iyiliği buluşturdu.

-) Oscar Ödülleri, düşen izlenme oranlarının ardından Seyircinin Seçimi isimli yeni bir kategori ekledi.

Kafa dağıtmak için;

-) Bu günlerde ne okusam, ne dinlesem, ne izlesem diyorsanız Sadece 5 Dakika ekibi olarak hazırladığımız haftalık önerilere buradan bakabilirsiniz.

-) Haftanın spor, sağlık, magazin ve sinema haberleri için Sadece 5 Dakika ekibi olarak hazırladığımız Pazar bültenine buradan göz atabilirsiniz.

Güzel bir hafta olması dileğiyle
Sevgiler
Murat Erdör

PS: Bu yazıyı bir web sayfasında veya sosyal medya kanalında okuduysanız, formatı beğendiyseniz ve her hafta düzenli olarak size de bu e-bültenin gönderilmesini istiyorsanız bu linkten e-bültenimize üye olabilirsiniz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here