Bu dönüşüm sadece dünyayı dijitalleştirmekle kalmıyor, dijital birey ve toplumları da yaratıyor. Bu yenilikleri ve değişimleri kavrayabilen ve bu değişimlerin becerilerini öğrenebilen kişiler ise, yaptıkları işe daha fazla odaklanabiliyor ve başarılar elde edebiliyor. Dijital dünya kavramı aynı zamanda yeni işçi tanımlamalarının da başını çekiyor. Çalışan aile bireyler, freelancer çalışanlar ve buna yönelik diğer kavramlar da dijital dünyanın kapsadığı kavramlar arasında yerini alıyor. Yaklaşık olarak son on yıldır önemli bir kitle, bu alanı etkin bir biçimde kullanmaya başladı. Dolayısıyla bu dijital dönüşüm sürecinin, yeni bir tür olan dijital çalışanı da yarattığını görüyoruz. Bu yeni tür, dijital dönüşümü besleyen ve geliştiren bir yapıda. Dolayısıyla bu dijital dönüşüme adaptasyon problemi yaşamayan, yeniliklere açık kişilerin sayısının çoğalması bekleniyor. 

Dijital dönüşümde Türkiye’nin konumu

Son dönemlerde gelişen internet ve internetin kullanım alanları, dijital dünyanın yeni geleneklerini ortaya çıkardı. Bu yeni dünya fikirlerimizden, alışkanlıklarımızdan tutun satın alma davranışlarımıza kadar etki eden yeni bir dönemin tanımlayıcısı nitelikte. Bu yeni dünya düzeni ve dünyanın yapısal dönüşümü toplumun bütün birey ve kurumlarını da değiştirmekte ve dönüştürmekte. Türkiye’de değişen bu düzenin bir parçası. Dijital dünyanın gelişimi ülkemizde de birçok sektör üzerinde etkili oldu ve dönüşümünü sağladı. 

Dünyanın bu hızlı evrimine ayak uydurmak isteyen ülkemizde de yerel ve küresel kurumların dijital dönüşüm kapsamında çeşitli adımlar attığını görüyoruz. Farklı sektörlerde rekabet halinde olan birçok kurum ve kuruluş, bu dönüşüm doğrultusunda sahip oldukları dijital altyapıları iyileştirerek bu altyapılar etrafında organize olmaya başladılar. Ülkemizde dijital dönüşüm doğrultusunda bu tür çalışmaları yapan şirketlerin sayısı gün geçtikçe de artıyor. 

İş hayatının bütün süreçlerine etki eden dijitalleşme kavramı, yerel ve küresel, büyük ve küçük ölçekli bütün kurum, kuruluş ve işletmeleri etkileyecek. Dördüncü sanayi devriminin bir gerekliliği olan küreselleşme bağlamında dijital dönüşüm tüm sektörler için bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor. 

Bir gereklilik

Dijital dönüşümün birçok sektöre etki ettiği ortada. Dolayısıyla büyük veya küçük ölçekli kurum, kuruluş ve işletmeler için dijital dönüşüm, tercih olmaktan ziyade bir zorunluluk haline geliyor. Dünyanın bu evrim niteliğindeki değişimi ve yenilik durumu, Türkiye’yi de etkisi altına alıyor. Bundan dolayı ülkemizdeki birçok sektör ve çalışma alanı da dijitalleşme yolunda emin adımlar atmaya devam ediyor. Özellikle teknolojik gelişmelerin bir parçası olan bu değişimler ve yenilikler, sanayi ve tarımda sektöründe oldukça etkili ve güçlü olarak karşımıza çıkıyor.

En eski sanayi kolunun yenilikçi hali

Dünyada buğday üretiminde oldukça önemli bir konumda yer alan ülkemiz, un ihracatında dünyada önemli söz sahiplerinden. 2016 yılında un ihracatında lider konumda bulunan Türkiye, dünyanın bu dönüşümü kapsamında sanayinin en eski kollarından biri olan değirmencilik sektöründe de dijital dönüşümün ekmeğini yemek istiyor. Dolayısıyla bütün sektörler ve çalışma alanları için zorunlu hale gelen bu dijital dönüşüm ve bu dönüşümün yarattığı yeni iş yapısı, dünyanın en eski kolu olan değirmencilik sektörünü de kapsayan bir boyutta karşımıza çıkıyor. 

Toplamda 710 civarında değirmen bulunan ülkemizde, Tarım 4.0’ında etkisiyle gelişime ve yeniliğe açık olan değirmencilik sektörü dijital dönüşüm alanında da gelişimine devam ediyor. Dünyada un ihracatında önemli bir konumda bulunan ve elinde bulundurduğu bu konumu korumak isteyen ülkemiz, bu alana oldukça önem veriyor. Dijitalleşmenin sektörler üzerindeki olumlu etkisinin farkında olan ve nesnelerin internetinin bir zorunluluğu ve gerekliliği olan dijital dönüşüm, değirmencilik sektörü için de vazgeçilmez bir noktada bulunuyor. Bu evrim niteliğindeki değişime ayak uydurmak her sektör açısından önemli olduğu gibi değirmencilik sektörü içinde önemli. 

Yerel ve küresel çapta dünyada ve Türkiye’de büyük işler yapan Türk işletmeler, ülkemizin bu sektörde dünya çapındaki temsilcileri niteliğinde. Bu işletmelerin altyapı çalışmaları ve bu çalışmaların çevresinde oluşturdukları organizasyon yapısı, sektörün gücünü pekiştiren en önemli etkenlerden. Bu üretim politikasını benimseyen ve dijital sanayi çağına uyum gösteren değirmencilik sektörü, ülkemizin ihracattaki konumunu koruması açısından dijital dönüşümde gelişecek olan yeni gelişmelere hızlı adapte olmak zorundadır ve bu gelişmeleri benimsemelidir.

Dönüşümde üst yönetimin %100 desteği önemli

Dijitalleşmeye yatırım yapmak isteyen şirketlerde yapılması gereken, dönüşümün getireceği değişimlere hazır olduklarını düşündükleri anda buna girişmeleri ve üst yönetimin %100 desteğini almalarıdır. Dijital dönüşüm sadece teknolojik değişimler yapmak anlamına gelmiyor, aynı zamanda her alanda yenilikçi olabilmek anlamına geliyor. Dijital dönüşüme başlarken öncelikle dijital stratejiler belirlenmeli, buna uygun teknolojik altyapı oluşturulmalı, gereken bölümlerde iş yapış şekilleri sadeleştirilmeli ve güvenlik ile ilgili maksimum düzeyde önlemler alınmalıdır. Burada IK departmanlarına da fazlasıyla iş düşüyor. Bu dönüşüme ayak uydurabilecek kişilerin işe alınması ve mevcut kadronun eğitimlerle gereken seviyeye getirilmesi, öncelikli konular olmalı ve çalışanlara her türlü desteğin verilmelidir. Bu sürecin hemen bir günde olmayacağı unutulmamalı, bu anlamda yaşanan deneyimlerin paylaşılması ve herkesten belirli dönemlerde geri bildirimler alınmalıdır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here