Sizden Çok Güzel Bir Elektrik Aldım

0
311

Sevgili Dostlar,

Bir haftada birikmiş o kadar çok konu var ki, hangisini yazsam bilemedim. Bazısını eledim, bazısını sonra yazarım dememe rağmen  gene çokça şey çıktı. Kolay okuyabilmeniz için hikaye tadında yazdım, şimdiden iyi okumalar.

İlk kez 2000’li yıllarda hayatımıza giren evlilik programlarında karşı tarafı rencide etmemek, daha doğrusu ben adamı beğenmedim demek yerine “Ahmet Bey’den elektrik alamadım” cümlelerini sıklıkla duymaya başlamıştık. Genelde ev, araba, maaş gibi sorulara cezbedici cevaplar gelmediğinde zaten elektrik melektrik hayal oluyor, paravan açıldığında karşınıza Brad Pitt bile çıksa “ben sizden elektrik alamadım” diyerek işin içinden çıkılıyordu. O gün bugündür elektrik aldım elektrik verdim diye iyi kötü geçti günler ama 2022’nin ilk günü “bu sene öncekilerden çok daha farklı olacak” diye yataktan kalktığımızda bir şeylerin gerçekten farklı olacağını o zam haberiyle öğrendik. Elektriğe gelen yüksek zam sonrası bizleri daha nelerin beklediğini bilmiyorduk.

Şubat ayında ilk elektrik faturaları geldiğinde herkes ufak bir şok geçirdi, 1-2 derken onbinlerce insan elektrik faturalarını sosyal medya üzerinden paylaşmaya başladı. İşin ilginç tarafı önceden bu tip paylaşımlarda bulunmayan, halk diliyle “bu tip toplara hiç girmeyen” ünlüler de buna katıldı ve bu akım çığ gibi büyüdü. Burada da her zaman olduğu gibi gene olmazsa olmaz bölünmeler yaşandı, Cem Yılmaz’ın attığı bir tweet’e “tabi oturduğun yerden eleştirmeyi bilirsin tuzun kuru” gibi saçma cevapları da gördük, “kardeşim adam zaten ben ödeyemiyorum demiyor, insanlar nasıl ödeyecek diyip destek veriyor” diyen aklı başında olan cevapları da okuduk.

Elektrik ile alakalı tepkiler çığ gibi büyürken bu seferde bakkalların dondurma dolaplarının çok masraflı olmasından dolayı bunları firmalarına iade edecekleri haberlerini okuduk, tam bu geçti derken bazı illerde bununla alakalı protesto yürüyüşü yapanları, televizyonunu parçalayan vatandaşı, #zamlargerialınmalı etiketli paylaşımları gördük. Geçen hafta sosyal medyada bir cafe’de masalardaki ısıtıcı üzerinde “Ücretlidir, açma bedeli 2.99 TL, saatlik ücreti 3.99 TL” diye yazan bir fotoğrafla karşılaştık. Ben bunun şaka olduğunu düşünmüştüm ama sonrasında Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Başkanı Ramazan Bingöl’ün gazetelere verdiği bir röportajda bunun doğru olduğunu okumakla kalmadım bazı işletmelerin oturma parası olarak 10 TL ile 70 TL arasında açılış ücreti talep ettiklerini de öğrenmiş oldum.

İçimden “kardeşim bu taksi değil ya, ne açılış ücreti, yok artık” dedim ama işletmelerin masraflarının %20’sinin enerjiye gittiğini, son zamlar sonrasında bu oranın arttığını, bazı mekanlara gelen faturaların kira bedelini bile geçtiğinden dolayı bu tip yöntemlere başvuranların olduğunu söylüyordu sayın başkan. Şahsen benimde başıma buna benzer bir olay geldi, 2-3 hafta önce İstanbul Gayrettepe’de bir kahve içmek için gittiğim yarı kapalı ve fazla havadar bir mekanda oradaki çalışan arkadaştan ısıtıcıyı açmasını rica ettim, açtılar, ısındık bir güzel, sonra gene soğudu, Allah Allah neden böyle oldu derken bir baktım ısıtıcı kapanmış, e neden kapattınız dedim “abi bu ayarlı, açılıyor kapanıyor, bir ısıtıyor bir duruyor” gibi bir cevap aldım, Şener Şen’in Artema reklamı gibi aç kapa aç kapa Artema!

Herkesin sosyal medya üzerinden elektrik faturası paylaşımlarını görünce beni de aldı mı bir korku? Acaba bize ne gelecek, ne bileyim 5000 TL gelse ne yapacağım gibisinden onlarca düşünce geçti kafamdan, eminim sizlerde düşünmüşsünüzdür, sonra bir gün kapıda karşılaştım faturamla. Rakamı görünce derin bir oh çektim, bir önceki aya göre tabi ki yüksekti ama rüyalarıma girecek bir rakam da değildi, insanoğlu ilginç değil mi, sanki böyle böyle kabulleniyor bazı şeyleri.

Madem elektrikten açtık, birde farklı elektriklenmeler var, burada aşk değil tam tersi gerginlikler var. Bugünlerdeki en sıcak konu, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik olası askeri müdahaleyi bugünlerde yapma ihtimalinin yüksek olması. ABD Başkanı Biden’ın kendi vatandaşlarına o bölgeyi hemen terk edin uyarısını yapması sonrası altın ve petrol fiyatlarının artması, çarşının oldukça karışacağı izlenimini veriyor. Olayların bizim dibimizde olması da ayrı bir dert. Ortaokul yıllarından beri bizlere hep coğrafi konum olarak çok önemli bir yerde olduğumuz söylendi, iyi güzel de, bir ülkenin her komşusunda mı karmaşa olur, valla zor.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırı ihtimalinden dolayı AB liderleri Putin’e konuyla alakalı sakinleşmesi için mesajlar gönderiyor telefon trafiği yaşanıyor ve her nedense her olayda arabulucu rolünü üstlenmeye çalışan Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Rusya Devlet Başkanı Putin ile 1-1 görüşme gerçekleştiriyor. Bu görüşmeden basına servis edilen fotoğrafa siz de denk gelmişsinizdir, evimin koridoru uzunluğunda masanın bir ucunda Putin diğer ucunda ise Macron oturmuş, herkes bununla alakalı dalga geçmişti. Ülkenin en genç cumhurbaşkanı olduğunda çok şeyler beklenen Macron ile artık kendi halkı da dalga geçtiğinden bu resim mizah konusu oldu. İşin ilginç tarafı bu Putin’in ilk kez yaptığı bir şey değildi ama nedense Macron diğer liderlerin aksine dalga konusu olmaktan kurtulamadı.

Bu arada çok gündeme gelmese de Yunanistan’da donarak ölen göçmenlerin üzücü görüntülerini gördük, bir şekilde kaçmayı başaranların anlattıkları ise korkunçtu, çırılçıplak soyulmuşlar, dövülmüşler, işkence görmüşler, kaçan kaçmış diğerleri ise maalesef o soğuk havada donmuş. Bazen düşünüyorum da doğduğun ülke, o ülkede seni yönetenlerin başarılı olup ülkeyi büyütmesi ya da tam tersinin yaşanması ne kadar  önemli. Kimisi Afganistan’da doğuyor kimisi İngiltere’de, kimisi rejimin sonucunda ortaya çıkan sefalet ile uğraşıyor, baktı olmuyor göç etmek zorunda kalıyor ve kaçak olarak gittiği ülkede genç yaşta can veriyor. Kimisi ise o ülkenin refah seviyesinden dolayı sağlanan sosyal imkanlar sayesinde diğerlerine göre çok daha rahat bir hayat sürüyor. Üzücü ama gerçek

Yurda döndüğümüzde hatırlarsanız 2-3 hafta önce kar yağdığında belli illerde sıkıntılar yaşandı, trafik durma noktasına geldi, tam da bu günlerde içleri ısıtacak bir video düştü ekranlara. Bütün araçlar karda gitmekte zorlanırken sorunsuz ilerleyen, yılların eskitemediği Renault Toros marka araç çokça konuşuldu, herkes eskilere döndü, anılar paylaşıldı, seviyoruz geçmişe gidip o güzel günleri anmayı…

Eski güzel günlere gidince kaybettiğimiz güzel insanlar da aklımıza gelmiyor değil. Geçenlerde Barış Manço’nun doğumgünüydü, sosyal medya kanallarında şarkılarıyla anıldı. Sizi tanıyan tanımayan milyonlarca insan bıraktığınız eserlere ve size olan saygısından dolayı sizi en en güzel sözlerle anıyor, sanırım bir insan için bundan daha güzeli olamaz, ne dersiniz? Bu hayatta arkanızda güzel şeyler bırakabilmek ve kendini sevdirebilmek kadar değerli bir şey var mı diyor insan. Barış Manço denince akla çok şey geliyor ama o hafta her izlediğimde tüylerimi diken diken eden, içinde sevgiyi, coşkuyu, dostluğu kısacası en güzel şeyleri barındıran bu video hep ilk sıralarda yer alıyor.

Bu arada Güzin Abla’dan sonra en tanınmış ve dert dinleyen gazete köşe yazarı olan Haydar Dümen’in vefat haberini aldık, çok üzüldük. Konuşulması tabu olan cinsel konularla alakalı konuşmalar yapan, yaşanan problemleri farklı bir mizah anlayışı ile kaleme alarak cevaplamasından dolayı geniş bir okuyucu kitlesine sahip olan Haydar Dümen’e gelen bazı soruları ve bunlara verdiği efsane cevapları buradan görebilirsiniz. Bu soruların çoğu uydurmasyondu, yani en azından öyle olduğunu umut ediyorum,  o soruları cidden soran varsa da vay halimize ama eminim bu konularda soru sormanın ve konuşmanın ayıp olmadığını da sanırım ondan daha iyi anlatan olmamıştır.

Trendyol kurye çalışanlarının aldıkları ücret artışından memnun kalmayarak boykota başlamaları sonrasında haklarını almalarının ardından diğer firmalarda çalışan kurye arkadaşlar da aynı şekilde kontağı kapattılar. HepsiJet, Yurtiçi Kargo ve Yemeksepeti Banabi çalışanlarının eylemleri vardı ama en son neye bağlandı konu bilmiyorum. Bu arada kuryelerinin protestosu bir yana verilerini çaldırmasından dolayı Yemeksepeti 1 milyon 900 bin TL para cezasına çarptırıldı. Şirkete 4 ay önce atanan yeni CEO Mert Baki bakalım bu krizleri ne kadar iyi yönetecek, bekleyip göreceğiz. Böyle dev bir markanın başında olmak gurur verici ama çok da zor bir şey, her an her şey olabiliyor, gözleri dört açmak gerekiyor, hem kendisine hem de diğer büyük firma CEO’larına kolaylıklar diliyorum. Son zamanlarda kuryeler ile başlayan, başka firmalardaki işçilerin daha yüksek maaş beklentisinden dolayı devam eden protestolar büyür ve çığ etkisi yaratır mı, yoksa her şey olduğu gibi devam mı eder bunu da yakında anlarız.

Magazin dünyasında gene çokça olay vardı. Ben Instagram’dan bu konularla alakalı bazı paylaşımları görüyor, sonrasında da yorumları okuyorum. İnsanların yazdıklarını okumak beni çok güldürüyor, mesela bir şarkıcı arkadaşın boşanma haberleri çıkmış, kadının biri öyle bir yorum yazmış ki sanırsın aileden birisi hatta adamın en yakın arkadaşı. Ben bu tip şeylere çok şahit oluyorum, acaba ünlüler ile alakalı çoğu şeyi çok yakından görünce bilinçaltında onunla arkadaşmışız hissiyatı mı uyanıyor? Adamın evini, ne yediğini, kimlerle nerelerde gezdiğini, inciğini cıncığını 24 saatini görünce cidden olabilir, kankam gibi düşünebilir, çok da mantıksız değil hani.

Bu haftanın en çok konuşulan ve dalga konusu olan kişisi Demet Akalın oldu, online alışveriş yaparken sepetteki ürün fiyatının bir anda 3 katına çıktığını söyleyip şikayetçiyim diye paylaşımlar yapınca arka planda o üründen 3 adet sepete attığı görüldü. Benim merak ettiğim millet o firmanın sayfasına girip girip bakmış ve alışveriş yapmış mıdır, kötü başlayan reklam firmaya bir günde inanılmaz satışlar sağlamış mıdır? En azından çoğu kişinin o firmayı takibe aldığını tahmin ediyorum, bazen olumsuz başlayan şeyler bir anda olumlu sonuçlanabilir.

Bir başka konuşulan konu ise rayting uğruna 10 küsür sene önce sabah kuşağı programlarında Ahu Tuğba’nın sevgilisiymiş rolüne giren Meriç Erkan’ın değişen hayat şekliydi. Kendisine farklı bir yola adamış, hayırlı olsun da bir insan neden ismini değiştirir onu pek anlayamadım, aklımda kalan tek şey ise onun tekvando şınav karışımından oluşan ilginç dans figürleri oldu. Üçüncü figür ise 90’lı yıllarda fırtına gibi esen, 20 küsür sene aradan sonra gene müzik piyasasına dönen Ozan Orhon’du. Ünlülerle çektiği yeni şarkısıyla süper bir geri dönüş yapan gibisinden bir haber okudum, merak edip linke tıkladım, ne şarkı bende bir şey uyandırdı, ne de ünlü diye tabir edilen kişilerin kim olduğunu anladım. Ah be, asıl şarkı buydu, gene Ozan Orhon, ama 30 sene öncesi, kısacası herşey zamanında güzel oluyor…

Bültenin sonlarına doğru giderken birde gündemdeki baklava mevzusunu konuşmadan olmaz sanırım. Bir esnafın içi boş baklava diye bir ürünü piyasa sunup kilosunu 19.90 TL’den satmaya başlaması son zamanların en inovatif buluşuydu dedirtti içimden. Keşke o esnaf abimiz bu zekasını uzay bilimine adasaydı belki şimdi Ay’da halay çekiyor olurduk. Şaka bir yana, trajikomik bir durum tabi, “baklava pahalı ama dert etme kardeşim içi boşu var gel bunu ye diyen” bir döneme denk geldik maalesef. Tam bunlar konuşulurken bir öğlen kuşağı programında eşinizin sarışın bir kadına zaafı var, gidin ona okunmuş baklava yedirin diyen enerji ve isim analisti beyfendinin videosu Twitter’da bir anda en çok paylaşılan içerik oldu.

Dijital dönüşüm sonrasında yüzlerce yeni meslek hayatımıza girdi ama enerji ve isim analistliği nedir, ne iş yapar, bilen varsa yazsın lütfen. Bu arada üniversite sınavlarında baraj kalkmış, artık Allah kerim, bilgi seviyesi ne düzeyde kardeşlerimiz kimbilir hangi meslekleri yapacaklar, enerji analisti de olur, baraj mühendisi de, şaka bir yana üzücü ve düşündürücü. Madem yemeklerden başladık, aynen devam edelim. İçi boş baklava gündem olunca bir tostçu abimiz de yarım ekmek arasına ketçap ve biber koyarak 2 TL’den satmaya başlamış, adını da herhalde “içi boş tost” koydular. Haberi okuduğum gazetede “sosyal medya paylaşımları sonrasında fenomen olan Tostçu Erol” gibisinden bir cümle gözüme çarptı, memlekette herkes fenomen oldu, bir biz kaldık, üzülürüm de ona üzülürüm. Takılıyorum tabi, sakın yanlış anlaşılmasın, işini iyi yapan bunu farklı şekilde paylaşan illa ki fenomen olur, hepsinin yolu açık olsun, bazen ben oldum diyip aralarından saçmalayanlar oluyor ama zemini sağlam olan senelerce aynı çizgide devam ediyor. Yemek konusunda bir fenomen de yurtdışından gelsin, sevgili Oğuzhan Coşkun’un her hafta LinkedIn’de yayınladığı Vitrindeyiz bülteninde denk geldim. Görüntüler dört sene öncesinden, Almanya’daki döner ustası Mustafa ile Diesel’in ortak çalışması, hiç bilmiyordum, baya şaşırdım.

Fenomen denince birde TikTok fenomeni olan Mustafa Sarıgül var ki, bahsetmeden geçmek olmaz. Senelerdir Şişli Belediye Başkanlığı yaptıktan sonra kendi partisini kuran Sarıgül, ilk zamanlar belki dalga konusu olmuştu, bana da çok garip geliyordu ama şimdi bakıyorum belki de farkında olmadan diğer liderlerin yapmak istediği şeyi becermiş. Herkesin nasıl oy alırım diye kafa yorduğu Z kuşağının bildiği bir kişi haline gelmiş. Bazı videolar belki kurgu, belki de cidden ruh hali bu, onu bilemem, bildiğim tek şey burada güzel bir ortam yaratmış, seçim zamanı oy almasını sağlar mı onu da göreceğiz artık.

Dedim ya bu hafta konu çok, sessiz sedasız bir futbol takımı satın alan Acun Ilıcalı’dan da bahsetmezsek olmazBir insan hayallerine nasıl ulaşır konulu bir film yapılsa başrolü kesin ona verirdim, kesin bu sefer başarısız olacak dendiği her işte iyi kötü ilerliyor, krizleri yönetebiliyor, takım oyununa çok önem veriyor, yenilikleri yakından takip ediyor ve ulaşmak istediği nokta için mücadele ediyor. Kim derdi ki Acun Firarda programından bugünlere gelecek, senelerce bu programdaki İngilizcesi ile dalga geçilen kişi İngiltere’de şu röportajları verecek. İngilizcesi iyiymiş kötüymüş, çok da umrunda olduğunu sanmıyorum, sonuca bakmak lazım… Bazen hayatta kendimizi bazı konularda kendimizi sınırlandırıyoruz, engeller yaratıyoruz, ben bunu yapamam diyoruz ve üzücü olan şu ki bunun farkında bile olmuyoruz, artık hayallerinize lütfen engeller koymaktan vazgeçin, 2022 sizin yılınız olsun, unutmayın tek engel sizsiniz.

Gelecek haftanın etkinliklerine bakacak olursak;

  • Türkiye’nin en değerli ilk 10 markası arasında olan Insider’dan sevgili Kerem Bozokluoğlu ile pazartesi akşamı dijital dünyada mutlu müşteri yaratmanın yollarını konuşacak ve sizlerden gelen soruları cevaplandıracağız. İzlemek için bu linke tıklayıp şimdiden hatırlatma koyun böylece yayına başladığımızda size gelecek uyarı mesajı sayesinde etkinliğimizi kaçırmamış olursunuz.
  • Son dönemin en çok konuşulan konusu olan metaverse ile alakalı Perşembe günü öğleden sonra bir etkinliğimiz olacak, hem bu kavramı hem de inşaat sektörüne etkilerinden bahsedeceğiz, ilginizi çekerse bu linkten kaydınızı yapabilirsiniz, bir gün öncesinden size YouTube linkimiz gönderilecek.

Radarıma takılanlara bakarsak; 

-) Canlı yayında satış konusu Çin’de milyar dolarlık hacme ulaşınca konu herkesin gündemine girdi. Gelen haberlere göre Trendyol canlı alışveriş platformunu başlatmak için canlı yayın çözümleri sağlayıcısı BeLive Technology ile ortaklık kuruyor.

-) Geçtiğimiz haftalarda LC Waikiki’den sipariş verilen ürünlerin yer aldığı kargo kutularının oyuncuğa dönüştürülüp hem çocukları sevindiren hem de çevre farkındalığı oluşmasını sağlayan bir projeyle gündeme gelen marka şimdi de pilot deneme olarak ikinci el ürünleri web sayfasında satışa çıkarttı ama fiyatların yüksekliği yüzünden sosyal medyadan çok tepki aldı.

-) Metaverse evrenini çözmeye çalışırken avatarların olduğu konferanslar, seminerler ve partiler de başladı başlamasına ama hesapta olmayan bir şey yaşandı, taciz! Yurtdışında yaşanan bir olay sonrasında artık kişiler istedikleri mesafe ayarını yapabilecekler, insan her yerde insan işte.

-) İstanbul Teknik Üniversitesi’nin bir öğrencisi burs hakkında bilgi almak için ilgilisi yerine tüm üniversitelilere e-posta gönderdi. Yanlışlıkla on binlere burs sorusu soran Esra’nın bunu nasıl becerdiğini kendisi de bilmiyor, bursu aldı mı bilemiyorum ama şimdiden çok popüler oldu o kesin.

-) Memlekette her türlü garip olayın yaşanmasına şahit oluyoruz ama yurtdışında yaşanan bu olayın benzerini de görürmüyüz bilmiyorum. Avustralyalı bir adam, Çinli bir şirketten sipariş ettiği ‘Emma’ adlı yapay zeka robotuna pırlanta yüzük takarak evlenmiş, çifte bir ömür mutluluklar dileriz. Genelde bu tip şeyler uzakdoğu ülkelerinde yaşanırdı ama demek ki kafalar gidik olunca ülkesi falan fark etmiyor.

-) Japonya merkezli video oyunu ve elektronik şirketi olan Nintendo’nun merkezi, lüks bir otele dönüşüyormuş, meraklısı sırf o atmosferi yaşamak için gider ve kalır, bu tip akıllı aksiyonlar çok hoşuma gidiyor.

-) 1980’lerin başında hayatımıza giren, herkesin korktuğu, günümüzde ise ölümcül olmaktan çıkıp kronik bir hastalık halini alan AIDS’e neden olan HIV virüsünü keşfeden ve 2008’de Nobel Ödülü alan bilim insanı Luc Montagnier, 89 yaşında hayatını kaybetmiş. 90’lı yıllarda Sovyetler Birliği dağılınca ekonomisi bozulan ülkeden özellikle Karadeniz’e onbinlerce kadın gelmiş, TV ekranlarında “ben hamsi yiyorum bana bir şey olmaz” diyen insanları görmüş ama hamsinin varlığı o dönem ülkemizde AIDS vakaları patlamasına engel olamamıştı.

Kafa dağıtmak için;

-) Bu günlerde ne okusam, ne dinlesem, ne izlesem diyorsanız Sadece 5 Dakika ekibi olarak hazırladığımız haftalık önerilere buradan bakabilirsiniz.

Madem haftaya Sevgililer Günü, sevin dostlar, sevgiden zarar gelmez, sevmek için evli olmaya, sevgilinizin olmasına gerek yok, komşunu sev, kapının önündeki kediyi sev, yaşlısını sev, gencini sev, sen yeterki sev…

Haydi finalide şu güzel şarkıyla yapalım, yaşa be Yıldız Tilbe…

Güzel bir hafta olması dileğiyle
Sevgiler
Murat Erdör

PS: Bu yazıyı bir web sayfasında veya sosyal medya kanalında okuduysanız, formatı beğendiyseniz ve her hafta düzenli olarak size de bu e-bültenin gönderilmesini istiyorsanız bu linkten e-bültenimize üye olabilirsiniz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here