Neler Oluyor Bize?

0
343

Sevgili Dostlar,

Her hafta biliyorsunuz neler olmuş neler bitmiş sizlere aktarmaya çalışıyor ve bu bülten ile paylaşıyorum. Bazen sadece tek yazı yazarken bazen ise bu sene olduğu gibi her konuyla alakalı gelişmeleri de tek tek yazıp link veriyoruz. Biraz deli işi ama insanlarla bilgi paylaşımına çok önem veriyor, olabildiğince farklı konular hakkında yazmak istiyorum. Denemeler yapıyor, okunma oranlarına bakıyor, sizlerden gelen tepkileri ölçmeye çalışıyoruz. Görünen o ki bu dönemde kimse çok detay istemiyor, hatta ciddi bir konuyu bile en azından haftasonu okumak istemiyor, konu ciddiyse bile bunun tatlı tatlı aktarılmasını istiyor, bu anlamda gene eskisi gibi yazılarla devam edeceğiz. Bu arada detaylı haber istiyorsanız Sadece 5 Dakika bültenlerine bu linkten abone olabilir, Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri takip edebilirsiniz.

Her hafta bu bülteni hazırlarken beni hep zorlayan şey yazının başlığı oluyor, onlarca farklı konu yazdığımdan bunları ortak temsil edecek başlık ne olmalı diye oldukça düşünüyorum. Malum eski işimiz e-posta pazarlama, hangi e-mail daha fazla açılır konusuna da iyi kötü hakimiz, bu anlamda başlığın dikkat çekici de olması gerekiyor, kısacası sizin 2 saniyede gördüğünüz bir başlık için bazen gün boyu düşündüğüm olabiliyor, abartı gibi gelebilir ama gerçek. Diğer zaman alan şey ise yazının kurgusu oluyor, onlarca olay var, bunları nereye bağlayacağız, mesajımız ne olacak, kısacası bu yazıyı hazırlarken sanki bir sınava giriyormuş gibi dikkat etmeye çalışıyorum. Bu haftaki kurguyu aklımda tamamladıktan sonra gene geldik başlık kısmına ama ne yalan söyleyeyim bu hafta pek zorlanmadım, belki de hafızalara kazanan İlhan Şeşen’in bu şarkısı sayesinde hemen yapıştırdım başlığı; “Neler Oluyor Bize?”

Şarkıyı bilenler bilir, orada bir erkek ile kadın arasındaki ilişkiden bahseder, “e sen de mi bunlara gireceksin, tarz değişti mi hayırdır” demeyin, ben genel olarak insanoğluna neler olduğundan ve gözlemlerimden bahsedeceğim. Cuma akşamüstünden başlayalım isterseniz, telefon çalıyor, aynı numara tarafından bu hafta 8. kez arandığım için “açayım da konuşayım nedir yahu bu kadar önemli” diyerek telefonu cevaplıyorum. “Murat Bey iyi günler sizi xxx Bankasından arıyoruz, size zart zurt zort için aradık, müsaitseniz hemen konuya girmek istiyorum” diyor karşımdaki ses, bu arada zart zurt zort diye yazdığım kısmı cidden anlamadığım için öyle yazıyorum. O kadar hızlı ve ezberden konuşuyor ki küfür mü ediyor, bankanın bir ürününü mü bana satacak, promosyon mu var çok anlamıyorum. Neyse arkasından “güvenlik için baba adınızın ikinci harfini rica ediyorum” sorusu geliyor, yahu bende bunu anlamıyorum, ben seni arasam teyit et haklısın da sen beni aramışsın daha neyin ikinci harfini istiyorsun, “ama efendim siz bilmezsiniz bilmemne yüzünden illa teyit etmesi lazım, sistemler bilmem ne” diyen arkadaşların iç seslerini duyuyor, onlara da buradan sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum.

Neyse herşey bitti benim gerçek Murat Erdör olduğum anlaşıldı “Murat Bey, Aralık ayı sonuna kadar 29.825 TL harcarsanız size 800 TL yükleyeceğiz, onaylıyorum tamam değil mi” gibisinden bir laf etti, rakamlar birebir doğru değil ama 29 bin TL çok net aklımda. “Nasıl yani anlamadım, ne 29 bin harcaması ne diyorsunuz” demeye kalkmadan benim motorlar yandı, beni arayan kıza “kardeşim sen 800 TL para kazanmak için durup dururken 29.825 TL harcıyor musun, manyak mısın” diye kızsam mı, ya da “kendinizden ne kadar emin ve cool’sunuz, onaylıyorum tamam mı ne demek, hasta mısınız” diye bağırsam mı diye gelip giderken bir yandan da “evet de, bitsin gitsin bu işkence” dedi iç sesim.

Bundan 16-17 sene önce çalıştığım bir firmada izinli pazarlama ile telefonla binlerce kişiyi aradığımdan ve bu işin ne kadar meşakkatli olduğunu bildiğimden her ne olursa olsun beni arayanları olabildiğince sabırlı şekilde dinleyip kibar olmaya çalışıyorum ama bazen cidden sınırları fazla zorluyorlar. Mesela geçenlerde gene başka bir bankadan arayan kişi “bilmemne kampanyamız ile alakalı sizi bilgilendirmek istiyorum” dedi, “çok teşekkür ederim ilgilenmiyorum” dedim, “bir dinleseydiniz” diye hafiften kızgın bir ses tonuyla sitem edince o an avazım geldiğince bağırmak istedim ama “iyi günler” diyip kapatmayı tercih ettim. Önceki görüşmeye dönersek, bankanın telefondan satış yapan çalışanlarına “onaylıyorum tamam değil mi” şeklinde telefon görüşmelerini bitir, mutlaka sonuç alırsın şeklinde mi eğitim veriyorlar diye de düşünmeden edemedim. Bu kadar düşünce emin olun 4-5 saniye içinde ışık hızıyla kafamdan geldi ve geçti, telefonu kapatınca da sadece neler oluyor bu insanlara diyebildim.

Haftanın en üzücü ve garip olayı ise, samuray kılıçı ile sokakta dolaşan ve gördüğü genç bir kızı bununla öldüren adamın haberi oldu. Bunu yazarken erkek olarak ben utanıyorum ama kadın cinayetlerine maalesef alıştık, neredeyse her hafta bir olayla karşılaşıyoruz, hepimiz lanetliyoruz sonra da hayata devam ediyoruz, tıpkı koronada ölüm sayıları gibi, eskiden günde 300 ölüm, 30 bin vaka olunca herkes üçbuçuk atardı ama şimdi kimsenin tınladığı yok, tabi ki hayat devam edecek ama bu kadar keskin değişim bana cidden garip geliyor. Bir önceki yazdıklarıma geri dönersek, samuray kılıçı nedir ya, bir insan neden kılıç alır, neden bununla sokakta dolaşır, neden birisini öldürür, üzücü, korkunç, neler oluyor demek bile içimden gelmiyor.

Twitter’da her ne kadar bot hesaplar ve yapay gündemler TT olsa da bazı gelişmeleri buradan takip etmeye çalışıyorum. Her hafta illa ki dolar kuru gündeme oturuyor, hatta “Dolar 10” cümlesini sıklıkla görüyorum. Dolar ile alakalı olumlu olumsuz her haber artık çok can sıkıcı hale gelmeye başladı, ekonominin e’sini bile bilmeyen insanların saçma sapan açıklamaları, ne kadar fakirleştiğimizi ballandıra ballandıra anlatanlar, yabancı ülkeler ile bizleri karşılaştıranlar, sene sonu dolar 12 TL olur mu gibisinden YouTube video çekip koyanlar, kısacası doları konuşan herkes baydı. Alım gücünün düşmesi, çoğu firmanın dolar yükseldi mazeretine sığınıp fiyatları habire artırması, işsizliğin artması, çöpten yemek toplayan kişilerin görüntüleri o kadar üzücü ve can sıkıcı ki insanın konuşası gelmiyor. Daha da üzücü olan şey şu ki, sırf bir yerlere yaranabilmek adına sanki herşey normalmiş gibi açıklamalar yapan gazetecisi, danışmanı, yorumcusu. İçimden “Ah be arkadaş hepimiz aynı teknedeyiz, ülke hepimizin ülkesi, batarsak hepimiz batacağız, birgün bunun farkına varacaksın ama çok geç olacak” cümlelerini mırıldanıyorum, bu derece kör olanlara, olmayı seçenlere size neler oluyor demek istiyorum.

Haydi gelelim futbola, Türkiye’nin en zengin işadamı gönül verdiğim Fenerbahçe Spor Kulübüne başkan oluyor, beğenirseniz beğenmezseniz ama çok çabalıyor, herkesin 1 kuruşu bile hesapladığı bugünlerde cebinden milyon dolarlar harcıyor, istenen başarıyı yakalayamıyor, yanına 1 metre bile yaklaşamayacak adamlar kendilerinde başkana karşı her türlü küfrü edecek cesareti bulabiliyor, akıl veriyor, cidden aklım almıyor. Milli takıma gelirsek arka arkaya maçları kazanınca yere göğe teknik direktörü sığdıramayan insanlar başarısız sonuçlar sonrasında gene aynı kişiye ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyorlar. Milli takım oyuncularına gelirsek dün akşamki 6-0 galibiyet sonrası gene ilk 2’ye girme şansını elde edince bizim çocuklar, en ufak bir olumsuzlukta “en büyük taraftar futbolcular sahtekar” oluyor,  ne oluyor kardeşim size, cidden ne oluyor?

Peki bizde durumlar değişik dünyada çok mu normal? Amerika başta olmak üzere Avrupa ülkeleri Çin’in ekonomik yükselişini engellemek için markalarına yasaklamalar getiriyor, gelişmiş ülkelerde aşı bolluğu olmasına ve yakında son kullanım tarihleri dolup çöpe gidecek olmalarına rağmen yoksul devletlerle bunları paylaşmıyor, “çevre çok önemli çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmalıyız” diyen ülkelerin çoğu dünyayı en fazla kirletenlerin başında geliyor, siber saldırılar hayatımızın bir numaralı gerçeği haline geliyor herkes bir başkasını hacklemeye çalışıyor, Squid Game gibi bir filmden etkilenip çocuklar Belçika ve İngiltere’de birbirlerini dövüyor, açlıktan ölenlerin olduğu dünyamızda deli parası olup insanlığa fayda sağlayacak şeyler yapmak yerine nasıl daha fazla zengin olurum diyenlerin sayısı artıyor, çip krizinden dolayı yeni nesil ürünler farklı yerlere evriliyor, geleceği burada gördüklerinden çok büyük markalar Metaverse dünyasına giriş yapmak için ciddi araştırmalar yapıyor, NFT, blockchain, artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik gibi kavramların önemi gün ve gün artıyor, yapay zeka teknolojisi ile filmler çekilmeye başlanıyor, özgürlüklerden bahsederken yasaklanan milyonlarca web sayfası yüzünden dünya genelinde internet kullanıcılarının yüzde 28,3’ü VPN kullanıyor, Türkiye’de bu sıralamada 6. ülke olarak yerini alıyor, sera gazı salınımında hayvancılığın etkisi de gündeme geldiğinden yapay et üretim tesisleri açılıyor. Yazarken benim bile kafam karıştı, daha neler var neler ama ben kısaca bazı şeyleri yazdım, değişim ışık hızıyla yaşanırken bir yandan da belirsizlik artıyor, kafalar karışıyor, anormal şeyler olabiliyor, ben bunlara da size ne oluyor bu neyin kavgası neyi paylaşamıyorsunuz diyorum.

Peki sen normal misin diye sorarsanız, eminim bende zaman zaman normalin dışına çıkıyorum, insanız biz, etten kemikten yapılan varlıklarız, saçmaladığımız zamanlar illa ki oluyordur ama en azından kimseye bir zararımız olmuyor, bunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Bu kadar değişken ve belirsizlik içinde kafa sağlığını yitirmemek için ben ne yapıyorum diye soracak olursanız, en iyi bildiğim işi yapıyorum, üretiyorum ve paylaşıyorum. Binlerce yazı yazmış, yüzlerce video çekmişim, hala istediğim yerde değilim ama hayal ediyorum, topluma yarar sağlayacak projeleri hayata geçirmeye devam ediyor, insanların hayatına ufak dokunuşlar yapıp katkıda bulunmaya çalışıyorum. Bu kadar emek ve çaba sonunda bir gün o hayalini kurduğum şeylere illa ki ulaşacağım, o güne kadar aynı tempoyla, her zaman halime şükrederek bildiğim yolda devam ediyorum. Bu yazılar sonrasında zaman zaman sizlerden gelen güzel mesajlar karşısında mutlu olup içimden “birileri seni okuyor, daha güzel yaz, daha farklı şeyler paylaş, insanlara fayda sağlamaya devam et” diyorum.

Yazıyı bitirmeden bütün Ankaralı dostları 16 Kasım Salı günü CoZone’da, saat 19.00 – 21.00 arası yapacağımız E-Ticaret Sohbetleri adlı etkinliğe bekliyorum. Kayıt için lütfen tıklayınız.

Bu yazıyı bir web sayfasında veya sosyal medya kanalında okuduysanız, formatı beğendiyseniz ve her hafta düzenli olarak size de bu e-bültenin gönderilmesini istiyorsanız bu linkten e-bültenimize üye olabilirsiniz.

Güzel bir hafta olması dileğiyle
Sevgiler
Murat Erdör

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here