Gülçin Kavi – Kadın Girişimci Hikayeleri

0
2964

Kısaca kendinizden bahseder misiniz?  

Egeli çekirdek bir ailenin en çekirdek üyesim. Babam inşaat mühendisi, annem de dünyanın en yoğun ev hanımlarından. İzmir’de doğmuş olsam da, ufak bir sahil kasabası olan Akçay’da büyüdüm. Ufak yerde büyümenin avantajlarını yaşım geçtikçe daha da iyi anlıyorum… Abim baba mesleğine devam etti ve inşaat mühendisi oldu. Beni de mimar yapabilselerdi aile şirketi kurma gibi hayallerimiz vardı.

Babam siyasetle yakından ilgiydi ve 89 döneminde Balıkesir’in Edremit ilçesinde Belediye başkanlığı yaptı, bunun haricinde de ilçe başkanlıkları, meclis üyeliği gibi görevlerde bulundu. Benim yetiştiğim evde siyasetin yapılmadığı hiçbir gün geçmedi diyebilirim, 6 yaşımda seçim konvoylarında arabalarının üstünde babama oy verin diye bağıran bir çocukluk dönemi… Artık içimde vardı da zevk mi alıyordum yoksa atmosfermi onu gerektiryordu bilmiyorum ama seçim dönemlerini heyecanla yaşardım hep. Bundan ötürü de etrafımızdaki birçok kişi küçük başkan der, gelecekte benim babamın yerine geçeceğimi söylerdi.

Ne mimar oldum, ne de başkan… Bursa Uludağ Üniversitesi / Çalışma Ekonomosi ve Endüstriyel ilişkiler mezunuyum. Tüm Üniversite hayatım boyunca full time çalıştım. Kamil Koç Otobüs işletmelerinin Uludağ Üniversitesinin içinde şubesi vardı, otobüs bileti satıyordum. Tabi otomasyon tam devreye girmediğinden, bir koltuğun iki/ üç kişiye satıldığı dönemlerdi… Öğrencilik hayatım pek oldu diyemeyeceğim genel olarak çalıştım çünkü! Ailecek yaşadığımız bir iflas dolayısıyla farklı bir alternatif yoktu. Üniversite yıllarımda hep yurtdışında eğitim alma hayallerini kuruyordum, ama finansal gücüm olmadığından banka kredilerine bakıyor, gidenlerle gitme yollarını konuşuyordum. 13 yıldır evli olduğum eşim Serhan’ı da bu vesile ile tanıdım.

Okul bitti, Serhan ile evlendim, çalışma hayatına başladım… Genel olarak işletme mezunlarının ilk durak yeri olan bankacılık ile başladım kurumsal çalışma hayatıma. Bankacı olmak için başvuru yaptım, mülakata çağrıldım, 12 kişi girdik mülakata… Mülakata girmeden önce kapının önünde arkadaşlarla fısır fısır konuşmalar oldu ve neredeyse hepsinin iyi birer yabancı dili vardı, yüksek lisans yapmışlardı vs. Benim böyle parlak özelliklerim yoktu çünkü çalışmak zorunda kalmıştım ve ne yabancı dilime ne eğitimime istediğim kadar yatırım yapamamıştım. Kapının önünde ben hiç girmeden dönsem mi acaba diye çok kez düşündüm ama dünya para verip sırf bu görüşme için aldığım siyah takımıma yazık olacaktı…12 kişi girdiğimiz mülakatta 2 kişi işe aldılar, biri bendim. Üniversite yıllarımda 4 yıl boyunca çalıştığım ve satış deneyimim olduğu içinmiş. Telefon ile arayıp işe alındığımı söylediklerinde şok oldum ve çok ama çok sevindim. Serhan’ı arayıp haber verdiğimde maaş ne kadarmış dedi, bilmiyorum hiç sormadım dediğimi hatırlıyorum 😊

Artık İstanbul’daydım, evliydim, kurumsal anlamda bir işim vardı… lakin yurtdışı eğitimine gidememiştim. Eşim evlendiğin için hayallerini erteleme işten izin al ve git dedi. Sene 2009 Ben Londra ‘da 6 aylığına bir dil okuluna kaydoldum.

Benim girişimcilik hikayem bırakıp gitmekle başladı… Jean Paul Sartre ‘ye ait çok sevdiğim bir söz var ”Her seçiş, bir vazgeçiştir.” Belli bir süreliğine de olsa ben işimden, düzenimden, evimden,  sevdikleriminden vazgeçtim ve bunu seçtim.

”Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendime bir sahne buldum ve oynadım”

Kendi işinizi yapmaya nasıl karar verdiniz? Bunu yapmaya karar verirken kimden destek aldınız?

Ben esnaf bir babanın kızıyım, okul çıkışı babasının dükkanına giden,  gelen gidenle muhabbet eden, gerektiğinde ofis işlerine bakan bir çocukluk dönemim var. Ve ben bunu hep sevdim. Tabi üniversiteden mezun olunca hem finansal hem de mental olarak da kendi işimi kurmaya hazır değildim, iş fikrimin olduğunu da söyleyemem zaten. Derdim kurumsal bir yerde işe başlayıp para kazanmak ve hayatımı idame ettirebilmekti.

6,5 yıl kurumsal bankacılık yaptım. Çok da başarılı geçen bir dönemdi. Ama ilk 3 yıldan sonra kendi işimi yapma konusunda kıpırdanmalar başlamıştı. Yukarıda da bahsettiğim gibi 2009 yılında Londra’ya dil eğitimine gittim. Benim için yurtdışına çıkmanın en güzel yanlarından biri de daha sakin, daha mantıklı düşünebildiğiniz, daha yaratıcı olabildiğiniz bir ortam oluşması. Hem dil eğitimi aldım hem de yurtdışındaki öğrenci ihtiyaçlarını ve okulların yapılarını gördüm. Dil eğitimi almış olduğum okulla da sıcak ilişkilerim oldu ve Türkiye’de ihtiyaçları olduğunda onlara destek olabileceğimi söyledim.

Londra’dan döndükten sonra bir süre daha devam etti bankacılık, ama bu sırada yurtdışı eğitim danışmanlığını koymuştum kafama. Bankacılık devam ederken yurtdışına öğrenci göndermeye başlamıştım, çünkü etrafımdakilere gittiğim okulla ilgili referans olabiliyor, eğitim sistemiyle ilgili birçok şeyi anlatabiliyordum.

Bir öğrenci iki öğrenci gönderdim derken, eğitim aldığımdan okula onların Türkiye temsilcisi olmak istediği yazdım ve çok da iyi şartlarla kabul edildim. 2012 Eylül ayında bankacılıktaki sonbaharımı yaşıyordum. Bankacılıktan Cuma günü ayrıldım, Pazartesi Londra’daki okulun temsilcisi olarak işe başladım.  Bu temsilcilik 3 yıl boyunca devam etti ve bu sırada hem sektörü hem işi iyice öğrenmiştim. Elimdeki tek ürün Londra ve dil okulu idi ama bu işi yaptığımı duyanlar Amerika, Kanada, Avustralya sormaya başlayınca bir şirket açmanın vakti geldi dedim ve Must-Go Yurtdışı Eğitim Ve Danışmanlık firmasını kurdum.

Öncelikle bu işe başlamamı sağlayan David Game College’dan, şirketimi kurarken maddi manevi yanımda olan eşim Serhan’dan, işimi kurduktan sonra bana yoldaş olan, bana inanan ve işimi birlikte büyüttüğüm iş ortağım Sultan Bulut’dan çok destek aldım. İyi ki varlar… Kitap sayfasının ilk kapağına çevirmek istemiyorum ama bana bu süreçte inanan, beni motive eden aileme, dostlarıma, sevdiklerimi de çok teşekkür ederim. Ve hayatımın en büyük ilham kaynağı, en büyük şansım 4 yaşındaki kızım Funda Kavi!

Ne üzerine bir iş yapıyorsunuz?  Başka iş fikirleri varken neden bu işi yapmaya karar verdiniz?

Yurtdışı eğitim danışmanlığı yapıyorum. 15 farklı ülke ile çalışmaktayız, hizmet alanlarımız: dil okulu, yaz okulu, lise, üniversite, yüksek lisans, doktora, sertifika ve diploma programları. Okul seçiminden başvuruya, evrak takibinden vize alımına, uçak biletinden konaklamaya ve daha birçok konuda yurtdışında öğrenim görmek isteyen öğrencilerimize bütün olanaklarımızı kullanarak alabilecekleri en iyi hizmeti sunuyoruz.

Başka iş fikirlerim de oldu, kısa denemeler de yaptım ama beni her anlamda tatmin eden yurtdışı eğitim danışmanlığı idi. Birincisi sektör sürekli büyüyor, birilerinin hayatına dokunmanın verdiği haz bambaşka, öğrencilerle olmak çok keyifli, bol seyahatli, yaratıcılığınızı ortaya koyabildiğiniz bir iş benim için ve ülkemizin en büyük sorunlarından biri olan eğitim sektörüne katkı sağlayabilmek ayrıca bir mutluluk veriyor bana.

Bu işi yaparken ne tip sıkıntılarla karşılaştınız ve bunları nasıl aştınız? Sizce kendi işinizi kurarken nelere dikkat etmek gerekiyor? Hangi konularda bilgi sahibi olmak gerekiyor?

Ben çok büyük sıkıntılarla karşılaşmadım aslına bakarsanız ya da karşılaşmamak için zemin hazırdı… Kurumsal hayat çok şey kattı işime, satış deneyimim vardı, bir firmanın finansal anlamda nasıl yönetilmesi ile ilgili çok deneyimim oldu bankacılıktan dolayı.

Olumsuz anlamda sadece laf, söz oldu desem yeridir. Bankada müdür olacaktın şimdi stand taşıyorsun diyen bile oldu.:) Ama olsun siz hedefinizi belirlediyseniz kim ne derse desin çok sorun olmuyor, şimdi de ne iyi yaptın maşallah diyorlar mesela 😉

İlk zamanlarda sabit bir ofisim yoktu, hazır ofis sisteminde sanal bir ofisim vardı ve her gün çekçekli bir bavulla eşyalarımı taşırdım bu ofise. Ama sanal bile olsa hiç işime gitmediğim günüm olmadı. Öz disiplin anlamında fena değilimdir. Ve yaptığımın her zaman doğru olduğunu düşündüğüm bir şey daha var ki onu da paylaşmak isterim. Özel hayatımdaki Gülçin ile şirket sahibi Gülçin’i birbirine karıştırmadım. Şahıs firmalarında gördüğüm bir problemdi bu ve hep dikkat ettim. Örneğin; kendi evime ev  işlerim için sürekli yardımcı birisi gelirken, ofisimi kendim temizledim. Ampullerin ekonomik olmasını hiç önemsemediğim kadar önemsedim mesela 🙂

Bir diğer önemli konu da ortaklık. Öyle bir ortağınız olur ki yaptığınız hem emekler bosa gider hem de en önemlisi iş yapma motivasyonunuz kırılır. Ben genel olarak birlikten kuvvet doğar diyenlerdenim, paylaştıkça artacağına inananlardanım. Ve kendime bir  yoldaş aradığım dönemde Londra’da eğitimim sırasında tanıştığım ama sonrada görüşmeye devam ettiğim bir dostum geldi aklıma ve hemen aradım. Kendisi uzun yıllar bir ilaç firmasında yöneticilik yapmış ama artık kurumsal hayattan yorulmuştu. Sultan ben bu işlere giriştim hadi gel bana can yoldaşı ol dedim…Tamam düşüneyim dedikten 2 saat sonra aradı ve geliyorum dedi. O da Gülçin girdiyse bu işe, ben de girerim demiş 🙂

Arkadaştan, dosttan ortak olmaz dediler, derler, diyorlar… Ama biz olduk. Çünkü iş ortaklığımızı arkadaşlığımızın dışında tutmayı başardık. Hayat tarzınızın da uyduğu, aynı dili konuşabildiğiniz, iş disiplini olan, dürüst, çalışkan ortaklar olmalı insanın hayatında. Biz anlaştık ve bu sayede de büyüyoruz…

İş hayatında kadın olarak yer almanın zorlukları var mı sizce? Varsa nelerdir?

Ben kadın olarak bir zorluk yaşamadım çünkü beynimde böyle bir kodlama yok, kadınım bakalım ne zorluk olacak gibi. Cinsiyetimi hiç düşünmedim bir iş yaparken, karşı tarafında böyle bir şey hissettirmesine izin vermem. Belki de yetişme tarzımdan dolayı, erken yaşta çalışmaya başlamam dolayıdır. Ama maalesef bunu yaşayan, yaşamak zorunda kalan çok sayıda kadınımız var. Direnin, kafalarına vura vura öğreteceğiz iş hayatında cinsiyetin olmadığını diyorum. Örneğin etrafınızdaki insanların ağız alışkanlığı haline gelmiş bazı sözleri vardır, kadın haliyle neler yaptı gibi… en azından bu cümleleri düzeltmekle başlayalım!

Yaptığınız işten istediğiniz sonuçları alabildiniz mi? İleriye yönelik koyduğunuz hedefler nelerdir?

Evet aldım, alıyorum, alacağız… Hedefimiz sektördeki payımızı arttırmak, daha fazla öğrenciye ulaşmak, şu ana kadar referansla çok iş yaptık ve bu referansları hiçbir zaman bozmayıp üzerine koymak, daha fazla çalışan istihdam ettirebilmek ve kazancımı paylaşabilmek. Zaman zaman sosyal sorumluk projesi kapsamında da üniversiteli arkadaşlarla buluşuyor, ücretsiz danışmanlık vererek yurtdışı eğitimi anlatıyoruz, eğitim planlarını yapıyoruz, hayallerini ertelememeleri için bir çok olanak var onlardan konuşuyoruz. Yurtdışı eğitim sadece para meselesi değil, aynı zamanda bir vizyon meselesidir… Çocuğunun yurtdışı eğitimi için fiyat  teklifi verdiğimizde çok bulan ama 3 senede bir evinin tüm mobilyalarını değiştiren aileleri aydınlatmak benim en hem sosyal sorumluk projem hem de hedefim.

Bunlardan bahsedince  İlber Ortaylı’nın söylediğini yazamadan geçemeyeceğim :

 “Mektebi bitirir bitirmez mobilyacı gezeceğinize, dünyayı gezin “

Kendi işini yapmak isteyen kadınlara  neler tavsiye edersiniz?

Kadınlar muhteşem güçlü varlıklar ve istedikten sonra her şeyi yapabilirler. Kadının özgürleşmesi tüm insanlığın özgürleşmesi demek. Özgürleşmek için çalışmamız, iş hayatında olmamız şart!

Bir kadın tek başına bir orkestra yeri geldiğinde…

Kendinize inanın, işlerinizi delege etmeyi öğrenin, olumsuz söylemlerden uzak durun, gündemi takip edin, kişisel gelişimize önem verin, gönüllü çalışmaları önemseyin …ve kendinizi hiçbir zaman unutmayın . Çocukları dünyaya hazırlayan bizleriz ve ancak onlara böyle örnek olmalıyız ki kadın güçlensin .

Konuyla ilgili sizden fikir almak isteyenlerin size ulaşabileceği bir e-posta adresi veya veya yaptığınız işle ilgili bilgi almak isteyenlerin girebileceği bir web sayfası var mı?

Tabi ki memnuniyetle iletişim bilgilerimi paylaşıyorum. Girişimcilik hakkında, yurtdışı eğitim hakkında veya sormak istediğiniz herhangi bir konu hakkında bana aşağıdaki hesaplardan ulaşabilirsiniz. Bilgi paylaştıkça güzel !:)

e-mail adresim: gulcin@mustgo.com.tr / gulcinkavi@gmail.com

www.mustgo.com.tr

https://www.instagram.com/mustgoegitim

https://www.facebook.com/mustgoegitim

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here