Siz Hiç Motor Taksiyle Yolculuk Ettiniz mi?

0
346

Sevgili Dostlar,

Bazen arabayla önünden 1000 kez geçtiğimiz yapıların yanından yürüyerek geçtiğimizde burası ne ilginç yermiş dediğiniz oluyor mu? Herkesin ballandıra ballandıra anlattığı, televizyonlarda gördüğünüz yapıları hala ziyaret etmediğinizi fark ettiğinizde bu sefer kesin gideceğim deyip aylarca hatta yıllarca ertelediğinizi fark ediyor musunuz? Yıllar geçip gidiyor sonrasında “keşkeler”, “ah be” demeler…

Bir tarihi miras için bunu yapmamanız için sizlere güzel bir fırsat sunuyoruz. Musevi, Hristiyan ve Türk halklarını yakından dinleyeceğiniz, sokaklarında kaybolacağınız, keşfederken büyüleneceğiniz harika bir Fener Balat gezisi var, hem de size özel indirimle, detaylar için buraya tıklayıp bilgi sahibi olabilirsiniz.

Geçen sene bu zamanlar tam İstanbul’un Fulya semtinde taksi bekliyorum, tahmin edeceğiniz üzere boş taksi yok, olanlara da herkes atlıyor, en sinir olduğum şey ise siz 20 dakika beklerken arkanızdan birisinin gelip şak diye o taksiye binmesi, diyeceksiniz ki sen de kaptırma, doğru haklısınız, bazen söyleniyorsunuz ama karşı taraf o kadar yüzsüz ki utanma olmadığından söyledikleriniz ona şiir gibi geliyor.

Taksi beklerken ilginç bir şey oldu, yol kenarında dini kitap satan dilenci yanıma gelip o da taksi çevirmek için elini kaldırdı, acaba ben mi yanlış görüyorum falan derken vallahi de billahi de daha iki dakika önce dilencilik yapan adam taksi beklemeye başladı. Ben taksi beklemeyi bırakıp adamı süzmeye, “abiciğim sen daha iki dakika önce 3-5 kuruş için dilenirken şimdi taksiye mi biniyorsun, nasıl oluyor bu iş” demeye hazırlanırken şak diye önüme bir motor geldi ve şu cümlesiyle bana günün ikinci dumurunu yaşattı, “abi motor lazım mı?”

Ne motoru kardeşim falan diyorum, tamam abi deyip gidiyor, sonrasında en az 3-4 adet böyle motor geliyor, “insanlar motoruyla giderken aynı zamanda böyle taksicilik yapıyor 3-5 kazanıp yolunu buluyor herhalde” diye düşünürken bir anda kendimi 1998 senesine ışınlanıyorum. Ankara’da öğrenciyim, yaz aylarında İstanbul’a gelip farklı sektörden firmalarda staj yapıyor hem iş hayatını tanımaya hem de ben neyi seviyorumu anlamaya çalışıyorum. O sene Bebek’te döviz brokerlığı işi yapan bir firmada staj yapıyor, deniz manzaralı ofiste camdan bakarak “ne hayatlar var be bu şehirde” diye içimden geçiriyorum.

Bir akşam şirketten Musa abiyle beraber otobüs bekliyoruz, gelen giden yok, Musa abi otostop yapıyor, iki dakikaya kalmıyor şak diye Doğan marka bir araba duruyor. “Nereye gidiyorsunuz abi” diyor, Musa Abi’de “Taksim’e gidiyoruz kardeşim” diyor, adam da “atla” diyor bizde biniyoruz. “Ya bu İstanbul ne macera bir şehir kardeşim, her an herşey olabiliyor, insanları da iyi be abi, bak adam bizi Taksim’e kadar bırakacak sağolsun” falan diye içimden konuşurken Musa abinin omzuma dokunmasıyla kendime geliyorum, “versene oğlum x TL adama” (o günkü otobüs bileti fiyatı) diyor, ben boş boş bakıyor cebimden parayı çıkartıp Musa abiye veriyor, o da adama veriyor, adam da teşekkür ediyordu.

Neyse Taksim’e geldik, Musa Abi dedi ki, “Muratçığım burası İstanbul, kim kimi Taksim’e bedavaya getirecek, hem zaten o parayı otobüse vereceğine özel arabayla gelmiş oldun daha ne istiyorsun” demişti. İçimden bir ses “bu şehirde biraz kafayı çalıştırırsan, biraz da girişken olursan kolay kolay aç kalmazsın” demişti. İşte Fulya’da motorsikleti ile aynı zamanda taksicilik yapanları görünce aklıma bu hikaye gelmişti. Oksijen gazetesinde bugün bir habere denk gelince ister istemez geçen seneki yaşananlara gitti aklım.

İstanbul’da taksi bulmak imkansız olduğundan böyle bir iş çıkmış, size kask, rüzgarlık ve temiz bone veriyorlarmış, indi-bindi 50 TL, sonrası km başına 6-7 TL arası ücretle istediğiniz yere bırakıyorlarmış. Bu arada trafiğin çokça olduğu bu şehirde arabayla 30-40 dakikada gideceğiniz yere 5 dakikada gidebiliyormuşsun. Şu anda legal değil tabi ama bunun için yasal statü talep ediyorlarmış, ezcümle İstanbul’daki taksi krizi farklı girişimler doğuruyor, elektrikli scooter sonrası birde motor taksiler hayatımıza girmiş oluyor.

Marketing Türkiye’de IKEA ile alakalı okuduğum bir haber ilgimi çekti. Hepimiz evlerimizde zaman zaman eşya temizliği yapıyor, eski eşyaları elden çıkartabiliyoruz. IKEA’da bununla alakalı yeni bir reklam fimi yapmış ve ürün kataloğunda bunlara hikayeleriyle birlikte yer vermiş. Mesela bir yataktan, onu kullanan çift 12 yıllık evlilikten sonra ayrıldığı için vazgeçiliyor ya da 1977 yılında satın alınan eski bir sandalye, sahibi vefat edince sahipsiz kalıyor ya da bir ofis koltuğu sevgilisi onu “fazla yapışkan” bulduğu için sahibi tarafından elden çıkarılıyor. Üzücü ama hayatın gerçeği olan bu hikaye setine bakmak isterseniz buraya tıklayın.

Bu hafta dikkatimi çeken bir başka konu ise YouTube’un yayınladığı bir rapor oldu. Dikkat sürelerinin kısa olmasından dolayı tüketimi zaman almayan içeriklerin popüler olduğu bir dönemde yaşadığımız söyleniyor ancak binlerce Z kuşağı katılımcının yer aldığı 2022 Ipsos anketi, bu kullanıcıların yakından ilgilendiği konularla alakalı saatlerce süren video içeriklerini izlemeye istekli olduklarını belirtmiş. Özetle kullanıcılar sevdiği konularda daha fazla içeriğe ulaşmak istiyor. Türkiye’de bununla alakalı ne örnek olabilir diye düşündüm, aklıma ilk Survivor Panorama adlı program geldi. Canlı yayın sonrası burada olan bitenin en az 3-4 saat konuşulduğu bu programın ciddi izleyici kitlesi var, yorumlar, dedikodular, özet görüntüler, tam da bu raporun doğruluğunu teyit eden bir yayın akışı, Acun Ilıcalı bu işi biliyor ya, cidden…

Bu hafta ne izleyeceğiz diyenler için herkesin konuşa konuşa bitiremediği iki yayın var. İlki Netflix’den, gerçek bir hikayeden alınmış, bir seri katil olan Jeffrey Dahmer’i anlatan dizi, 92 ülkede ilk 10’a girmiş. Öldürülen insanların yakınlarından tepki almamak için reklam verme konusunda çekimser davranılmış, izleyenlerin bazısı bir yerden sonra midem kaldırmadı yorumlarını yapmış, yorum sizin, tanıtımı için buraya bakabilirsiniz. Diğer dizi ise Gain’den, başarılı bir psikiyatrın deney için hasta numarası yaparak şizofrenlerin, kleptomanların, intihara meyilli katillerin bulunduğu bir kliniğe yatmasını anlatıyor, tanıtımı için buraya tıklayabilirsiniz.

Haftanın programlarına bakarsak Ekim ayında bomba gibi programlarla başlıyoruz;

  • Her ay sosyal sorumluluk adına bir vakfı/derneği konuk olarak alacağımız, seslerini duyurmak ve bağış toplamalarına destek olacağımız Online Sohbetler adlı programa başlıyoruz. 3 Ekim Pazartesi akşamı saat 21.00 – 22.00 arasında  Koruyucu Aile Evlat Edinme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ülkü Aydeniz ile beraber olacağız.
  • Bilkent Üniversitesi Mezunlar Derneği olarak yaptığımız Bilmed Online Sohbetlerde ise 4 Ekim Salı akşamı saat 21.00 – 22.00 arasında Mutlu Erturan ile E-Ticaretin Geleceği hakkında konuşacağız.
  • 6 Ekim Perşembe günü saat 14.00 – 15.00 arasında ise her iki haftada bir yaptığımız, iş ve sosyal hayata dair sohbet ettiğimiz Bulutistan Teknoloji Sohbetlerine devam ediyoruz. Konuğumuz hafta başı kesinleşecek, kanalımıza abone olursanız bu programı da görebilirsiniz.
  • 7 Ekim Cuma günü ise müşterilerinin satış ve pazarlama ihtiyaçlarına yönelik katma değerli servisler geliştiren sektörde 20 yıllık deneyimi olan Mobildev ile Pazarlama Sohbetlerine başlıyoruz, ilk programın konusu Çerez Yönetimi, bütün dostları programlarımıza bekliyoruz.

Çok yakında Türkiye’nin kendi alanında en iyi markaları ile farklı projelere de başlıyor olacağız, sözleşmeler imzalanma aşamasında, bittikten sonra onları da sizlerle paylaşacağız, kısacası bu sene dopdolu harika bir sezon olacak. İnşallah eskisi gibi bu sezonda bu programlarda birarada olur hasret gideririz…

Güzel bir hafta olması dileğiyle
Sevgiler
Murat Erdör

PS: Bu yazıyı bir web sayfasında veya sosyal medya kanalında okuduysanız, formatı beğendiyseniz ve her hafta düzenli olarak size de bu e-bültenin gönderilmesini istiyorsanız bu linkten e-bültenimize üye olabilirsiniz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here