Winter Is Coming

0
243

Sevgili Dostlar,

Mutlaka bu tip cümleleri birilerinden duymuşsunuzdur; “abi dün akşamki bölüm ne acayipti ya”, ya da “abi adamlar yapıyor yok böyle bir senaryo”, hatta “ben x dizisi üzerine başka dizi tanımam” gibi. Ben nedense bu tip muhabbetlere hep Fransız kaldım, bütün dünyanın izlediği popüler dizilerin/filmlerin birkaçı hariç çoğunu izlemedim. Star Wars, Game of Thrones, Lost, Yüzüklerin Efendisi ilk aklıma gelenler, Godfather serisini de artık izlesem fena olmaz deyip geçen sene izledim.

Yazımın da başlığı olan “winter is coming”, Game of Thrones dizisinin ilk sezonunun ilk bölümüymüş, geçen sene bir siyasi lider bunu söyleyene kadar onu da bilmiyordum ya neyse öğrenmiş olduk. Şaka bir yana kış geldi, akşamları kısa kollu ile oturamıyor, camları da sonuna kadar açamıyorsun, birde ayıptır söylemesi yaz aylarında 8 kilo verdim, soğuk havalarda üşümeyi engelleyen yağların erimesi de bunda bir etken olabilir. Peki konu nereye gidecek derseniz, gündemdeki en önemli konuya Avrupa’nın enerji ve yüksek enflasyon ile imtihanına.

Rusya – Ukrayna arasındaki savaş sonrası AB’nin Rusya’ya ekonomik yaptırım kararı alması sonrasında Rusya’nın da doğalgazı kısması sonucunda Avrupa’yı zorlu bir kış bekliyor. Fransa’da günlük yayınlanan uluslararası etkinliğe sahip gazete Le Figaro, yükselen enerji fiyatları ve yaşanacak kesintiler nedeniyle yapılan tasarruf tedbirlerinin Fransızlarda oluşturduğu endişeye ve nasıl karşılık bulduğuna ilişkin haber hazırlarken halkın %11’inin tasarrufun ne olduğunu dahi henüz bilmediği ifade edildi. Belçika’da artan enerji fiyatları ve yükselen enflasyondan şikayetçi olan işçiler, protesto gösterilerine başlarken ortalama aile başı 200 Euro’luk aylık enerji faturası desteğini içeren tedbirlerin de insanları tatmin etmediği görüldü. Hollanda’da enflasyon, enerji ve gıda fiyatlarındaki artışın etkisiyle enflasyon 1975 yılından bu yana görülen en yüksek seviyeye ulaşmış, Hollanda Gıda Bankaları Vakfına başvuranların sayısı, son iki ayda %10 artmış. Avusturya’nın başkenti Viyana başta olmak üzere, ülke genelinde birçok şehirde düzenlenen gösterilerde hayat pahalılığı ve maaşların yetersizliği protesto edilmiş. Daha çok ülkede bir sürü olaylar var ama ben sadece önüme gelen birkaçını sizlerle paylaşmak istedim, kısacası bu sene hayat herkes için zorlaşacak.

Koskoca ülkeler sıkıntı yaşarken markalar yaşamayacak mı, tabi ki onlar içinde bu dönem zorlu olacak çünkü artan masrafları minimize etmek, satış rakamlarına fazla yansıtmadan ilerleyebilmek ya da yansıtıp gene eskisi gibi ürün satabilip sürdürülebilir olmak çok kolay olmayacak, belki de bir çok ünlü marka bu dönem küçülecek belki bazısı kepenkleri indirecek, bekleyip göreceğiz ama dünyanın en büyük lüks tüketim markası olan Louis Vuitton’ın aldığı tedbirleri okuyunca insan işin ciddiyetini bir kez daha anlıyor.

Fortune Turkey’in haberine göre, LVMH mağazalarında ısınma derecesini düşürmenin yanı sıra gece 10 ila sabah 7 saatleri arasında mağazalardaki ışıklar kapatılacak, ofis ışıkları ise gece 9’da sönecekmiş. Aynı zamanda personelden iş alışkanlıklarını yeniden düşünmeleri, bilgisayarları gece kapatmaları, asansör ve yazıcıya alternatif araçları kullanmaları istenmiş. Bu arada çok acayip bir bilgiyi de paylaşmadan geçemeyeceğim, grubun bu ülkedeki yıllık elektrik tüketimi 150 bin kişilik bir şehrin tüketimine eşdeğermiş. İnsan içinden “vay anam vay” diyor, nasıl bir elektrik tüketimi, insanın aklı almıyor, bazen bu tip krizlerin markalar için uzun vadede iyi olduğunu düşünüyorum, alternatif çözümler bulunca, işlerin o şekilde de kusursuz ilerlediğini görünce firmalar daha az masraflı yollardan da ilerlenebileceğini öğrenip daha hızlı büyüme rakamlarına kavuşabiliyor ama bunu öğrenmesi için illa ki bu tip krizler olması gerekiyor, aksi takdirde hiç o toplara girmiyor.

Avrupa’da bunlar yaşanırken hafta ortası Rusya’dan gelen haber herkesi korkuttu. Putin kısmi seferberlik ilan etti ve 300 bin yedek askeri gücü harekete geçiren çağrısını yaptı, böyle olunca da savaşa girmek istemeyen bütün herkes ülkeden bir şekilde kaçtı, Rusya çıkışlı tek yönlü uçuşlarda biletler hızla tükendi, hatta talep öyle bir arttı ki astronomik rakamlara satışlar oldu. Ülkeden çıkanların çoğu ülkemize gelirken Antalya’da buradan en büyük pastayı aldı. Geçtiğimiz haftalarda ülkelerindeki fiyatların artmasından dolayı onbinlerce emekli Alman vatandaşının da Antalya başta olmak üzere turlarla ülkemize geldiğini okumuştuk, bazen bir ülkede yaşanan olumsuzluklar başka bir ülke fırsatlar barındırabiliyor, kış dönemine girmeye, çalışanlarını memlekete göndermeye hazırlanan çoğu turistik işletme şu anda full kapasite çalışıyor.

Burada girişimciler için çokça fırsat var, ülkeye gelen Rus vatandaşların ülkemize adapte olması için bir takım konularda bilgilendirmesi gerekiyor. Konaklama için emlakçı, çocukların okulu için eğitim danışmanlığı, ofis ihtiyaçları için paylaşımlı ofis sunan firmalar, iş arayacaklarsa kariyer danışmanlığı gibi birçok kalem var. Farklı firmalarla partnerlik anlaşması yapıp gelen kişinin ihtiyaçlarını tek bir yerden çözen insanlar olacak, mutlaka vardır ama bunun sayısı daha da artacak.

Hafta sonu 17 sene en çok kazanan dünyanın en başarılı tenis oyuncularından birisi olan Roger Federer’in veda maçı vardı, burada yıllarca rakip olduğu Rafael Nadal ile beraber oynadılar. Bu turnuvaya özel yapılan kortu, ışıklandırmanın mükemmeliğini görmeniz lazım, tenis sevmeyen birisi bile oturup bu maçı sonuna kadar izler. Atmosfer güzeldi ama maçı anlatan Türk spikerin bilgi seviyesi, aralarda yaptığı şakalar ve yaptığı tespitler maçın daha da keyifli olmasını sağlıyordu. Maçı canlı yayınlayan Eurosport’da aralarda giren görüntülere baktım, bildiğimiz bir çok spor dalının ne kadar çok meraklısı varmış onu gözlemledim. Bisiklet yarışmalarından kısa yayınlar vardı, insanlar yol kenarlarında tezahurat yapıyor, ekstrem sporlar var seyirci orada da var, bilardo turnuvası var salonlar full, sonra farklı yabancı kanallara geçtim, değişik hayatlardan kesintiler, farklı insan profilleri, herkes hayattan bir şekilde keyif almaya bakıyor, en başta yazdığım gibi bu sene zorlu geçecek ama bir şekilde insanlar anı yaşamaya devam ediyor, bizler bu anlamda neredeyiz diye düşündüm, sanki senelerdir günü kurtarmaya çalışıyoruz, sonra bir bakıyoruz “ah be nasıl geçti yıllar” deyip duruyoruz…

Eğlenceli ve belki sizin de katılmak isteyeceğiniz bir haberle bültene veda edelim. Güney Kore dizisi ‘Squid Game’in, 4,56 milyon dolarlık yarışması “Squid Game: The Challenge” için başvurular açılmış. Geçen ay fragmanı yayınlanan yarışmaya 456 kişi alınacakmış, en az 21 yaşında olmak ve İngilizce konuşmaya hakim olmak lazımmış. Yarışmaya bende katılmak istiyorum derseniz başvuru formu burada, beni de haberdar ederseniz sevinirim, cidden kaç kişi katılım gösterecek merakla bekliyor olacağım.

Güzel bir hafta olması dileğiyle
Sevgiler
Murat Erdör

PS: Bu yazıyı bir web sayfasında veya sosyal medya kanalında okuduysanız, formatı beğendiyseniz ve her hafta düzenli olarak size de bu e-bültenin gönderilmesini istiyorsanız bu linkten e-bültenimize üye olabilirsiniz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here