Deloitte, 2018 yılına yönelik İnsan Kaynakları Trendleri raporunu yayımladı. Rapora göre; otomasyonun iş dünyasına etkileriyle ilgili endişeler, yeni yetkinliklere duyulan ihtiyaç, yaşlanmakta olan işgücü ve daralan işgücü arzı dikkate alındığında kurumlar zorlu bir sınavla karşı karşıya. Rapor, bu yıl şirketlerin öncelikli olarak, iş dünyasının toplumdaki değişen rolü doğrultusunda C-seviye yöneticilerin toplumun sorunlarını kendi kurumlarının sorunları kadar benimsemeleri gerektiğini ortaya koyuyor.

İnsan Kaynakları ve iş dünyasından 11.000 yöneticinin görüşleriyle hazırlanan ve “Sosyal Girişimin Yükselişi” başlıklı 2018 İnsan Kaynakları Trendleri raporunda, Deloitte çalışanların artan beklentilerini ve teknolojinin kurumların İK önceliklerini şekillendirme hızını da mercek altına alıyor.

Deloitte Türkiye İnsan Kaynakları Hizmetleri Lideri Cem Sezgin raporda öne çıkan başlıkları şu şekilde yorumluyor: “Bu yılki rapor, kurumlara dört duvarın ötesine bakma ve toplumdaki rollerini daha geniş anlamda yeniden değerlendirme yönünde bir çağrı niteliği taşıyor. Toplumsal duyarlılığı yüksek işletmeler inşa etme yolunda üst düzey yöneticilerin sürece dahil olmaları; kurumların aradıkları yetenekleri çekebilmesi, müşteri sadakatini artırması ve uzun vadeli büyümeyi sürdürebilmesi bağlamında fark yaratan bir nitelik olacaktır.”

İK önceliklerine yön veren trendler globalde ve Türkiye’de paralel

Çalışmaya dahil olan katılımcıların görüşlerine göre, kurumların İK öncelikleri globalde ve Türkiye’de paralellik gösteriyor. Globalde ve Türkiye’de en çok önem verilen 10 konu başlığı arasında üst düzey yöneticilerin fonksiyonlar arası işbirliği yapması, veri kaynaklı fırsat ve riskler, 21. yüzyıl kariyer olanakları ve çalışan mutluluğu konuları öne çıkıyor.

Ankete yanıt verenlerin ezici çoğunluğu üst yönetim kademesinde ekibe dayalı, disiplinlerin ötesine geçen ve karmaşık sorunları çözmeye yönelik tam bir uyuma ihtiyaç duyulduğuna işaret ediyor. Globalde ve Türkiye’de katılımcıların %85’i bu trendi önemli ya da çok önemli olarak niteliyor. Ancak kurumun başarısı için şart olsa da, Türkiye’deki katılımcıların yüzde 79’u (globalde %73’ü) üst düzey yöneticilerinin düzenli bir işbirliği içinde olmadığını ifade ediyor.

Dijital dönüşümle hayatımıza giren yapay zekâ ve robotik teknolojilerin mevcut iş gücüne adaptasyonu, entegre çalışma ortamı ve yeni teknolojilerin odağında hibrid iş gücü yönetimi konuları ise, Türkiye’deki katılımcıların kurumlarını en hazırlıksız gördükleri alanların başında geliyor.

Toplumsal duyarlılığın yükselişi

Dünyada artan şeffaflık ve sosyal bilinç düzeyi işletmelerin toplumdaki değişimi tetikleyen rolüne yoğun dikkat çekiyor. Bugün kurumlardan artan ölçüde, sosyal açıdan faydalı olabilecek işler yapmaları bekleniyor. Bu beklentiler hem kurum dışında müşteriler ve toplumda, hem de kurum içinde çalışanlar arasında kendisini gösteriyor.

Cem Sezgin; şirketlerin yapmaları gerekenleri şöyle ifade ediyor: “Gerçek anlamda sosyal girişimler, tam anlamıyla paydaşlara dayalı ve dokunan bir yaklaşım benimsemeli; itibarlarını ve konumlarını korumak için toplumu etkileyen sorunları ele almalıdır. İşletmelerin ‘iyi birer vatandaş’ kimliğiyle toplumsal duyarlılıklarının yüksek olması ve önemli sosyal sorunlara çözümler geliştirmesi yönündeki artan baskıların ışığında, vatandaşlık her kurumun kimlik ve misyonunun temel bir parçası olmalıdır.”

Türkiye’den ankete katılanların %78’si (globalde %77’si) vatandaşlığı önemli ya da çok önemli konular arasında sayıyor. Ancak toplum üzerindeki etki ile şirketlerin mali performansı arasında giderek artan bağlantıya rağmen, ankete yanıt verenlerin globalde yalnızca %18’i, Türkiye’de ise %13’ü vatandaşlığın kurumsal stratejinin başta gelen öncelikleri arasında olduğunu belirtmiştir.


Yaşlanmakta olan işgücü yeni yeteneklerin önünde bir engel mi?

Kurum içi ve dışındaki sosyal dinamikler de dünya genelinde yaşlanan işgücüne dikkat çekiyor. Uzayan yaşam süresi beklentisi, kariyerlerin ne kadar uzun süre devam edebileceği ve yaşlanan çalışanların ekonomiler ve kamu politikaları üzerinde nasıl bir etkisi olacağıyla ilgili soruları akla getiriyor. Globalde anket katılımcılarının %15’i, yaşı ilerlemiş olan çalışanların genç yeteneklerin önünü kestiği yönünde bir perspektif dile getirirken, Türkiye’de ise bu oran yalnızca %8 olarak karşımıza çıkıyor.

Dünya genelinde işgücünün yaşlanmakta olmasına ve daha deneyimli yeteneklerin sunduğu rekabet avantajına karşın, globalde ankete katılanların %49’u (Türkiye’de %40’ı) şirketlerinin daha yaşlı çalışanlara ilerleyen yaşlarında yeni kariyerler bulmada yardımcı olmak adına herhangi bir aksiyon almadıklarını ifade ediyor. Ancak yaşlanmakta olan işgücü sosyal işletmelerin faydalanabileceği el değmemiş bir deneyim ve bilgi kaynağı olarak da görülebilir ve değerlendirilebilir.

Geleneksel çalışma modelleri dönüşüyor

Hedef kitledeki müşteriler şirketlerin çalışanlarına olan yaklaşım ve davranışına daha dikkatli bir biçimde eğildikçe, alternatif işgücünü ele almak toplumsal bilinci yüksek kurumlar için önem arz etmeye başlıyor. Kurumların yüzde 37’si 2020’ye gelindiğinde kurum dışından yükleniciler sayısında artış bekliyor. Serbest çalışanlarda artış beklentisi %23, kısa süreli sözleşmeli çalışanlarda artış beklentisi ise %13. Böylesi bir büyüme beklentisine karşın, ankete katılanların sadece %16’sı bu denli çeşitlilik gösteren bir çalışan havuzunu yönetmeye yönelik bir dizi politika ve uygulama geliştirmiş olduklarını dile getiriyor. Kurumun istihdam boyutundaki marka değeri ve dışarıdaki itibarı üzerinde kayda değer bir etki yapabilecek olan karma iş gücü stratejilerini başarıyla uygulayabilmek artık bir zorunluluk olarak görülüyor.

Dijital dönüşümün geleneksel işgücüne etkisi

Endüstri 4.0 ile birlikte gelişen dijital dönüşüm ve otomasyonun kurumlar ve iş gücü üzerinde nasıl bir etki bırakacağı, iş dünyasının son dönemdeki en önemli gündem maddelerinden birini oluşturuyor. İK alanındaki ve iş dünyasındaki liderlerin globalde %72’si, Türkiye’de ise %76’sı yapay zekayı önemli ya da çok önemli konular arasında sayıyor.

Sezgin bu durumu şöyle değerlendiriyor: “Otomasyon artık yükselişi önlenemez bir gerçek ve ölçeği, hızı ve kalitesi de giderek artacak. Ancak rutin işlerde otomasyon sağlanırken bir yandan da yeni işlerin ortaya çıkacağını unutmamak gerek. Bu yeni işler daha hizmete dönük, yorum yapmaya dayalı, sosyal ve vazgeçilmez insani becerilerimizi esas alan alanlarda olacaktır. Üst yönetimleri bu dönüşümü fark edip; gerçek anlamda benimseyen ve bu yetenekleri kullanmak üzere iş yapış süreçlerini yeniden tasarlayan şirketler, rakiplerinin bir adım önünde kalabilme şansına sahip olacaklar.”

Yeni teknolojiler son derece önem kazanırken, paralelde iş gücünün bu alanlardaki eğitimi şirketler açısından dikkate alınması gereken konular arasında. Türkiye’deki katılımcıların %28’si (globalde %49), halihazırda çalışanlarını yapay zeka ve robotik teknolojilerinin gerektireceği yetkinlikler konusunda donanımlı hale getirebilecek bir programları olmadığını dile getiriyor, ancak %35’i mevcut işgücü kaynağını bu yönde eğitmeyi planladığını söylüyor.

Geleceğin işgücü ve işverenlerin yetenek beklentileri

Yeni teknolojilerin iş hayatımıza entegrasyonuyla birlikte üst düzey yöneticiler karmaşık sorun çözme (globalde %63, Türkiye’de %82), bilişsel yetenekler (globalde %55, Türkiye’de %72) ve sosyal beceriler (globalde %52, Türkiye’de %79) alanlarında artan ihtiyaç beklentisini dile getiriyor. Bu bağlamda, çalışmaya katılanların globalde %70’i, Türkiye’de ise %73’ü çalışanların gelecekte iş birliği platformlarında daha fazla zaman geçireceği beklentisini dile getirirken, “iş tabanlı sosyal medya”da hem globalde (%67) hem de Türkiye’de (%80) artış öngörülüyor.

İşyerinde yeni iletişim araçlarının ekip tabanlı çalışmaya destek verdiği bir yapıda kurumların neredeyse yarısı entegre işgücünü son derece önemli bir konu olarak dile getiriyor.

Gelecek 12 ayda şirketlerin İK öncelikleri

Türkiye’de şirketlerin önümüzdeki 12 ay boyunca ajandalarını meşgul edecek konular arasında birinci sırayı maaş ve yan haklar konusu alırken, bunu sırasıyla liderlik, performans yönetimi ve çalışan deneyimi izliyor. Cem Sezgin bu durumla ilgili olarak “Enflasyonun yeniden çift haneli rakamlara ulaşması ve döviz kurlarındaki artış nedeniyle çalışanlar için paketlerinin düzeyi ve içeriği ön plana çıkmaya başladı. Ayrıca son dönemlerde ülkemizde de esnek yan haklar ve farklı ücretlendirme modellerine hızlı bir kayış var. Bu nedenlerden dolayı maaşların ve yan hakların ön plana çıkması bizler için şaşırtıcı olmadı” ve “Çalışan deneyiminin önemini uzun süredir vurgulamaktaydık ve bunun artık Türkiye’deki işverenler için de öncelikli bir konu haline geldiğini görmek bizleri de mutlu etti” açıklamasını yaptı.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here