Murat Erdör

Marka Değeri Nedir? Nasıl Artırılır?

Bazı markalar sadece tanınmakla kalmaz; onlara dair renkler, şekiller veya sesler çeşitli çağrışımlarla zihinlerde karşılık bulur. Coca Cola’nın kırmızısı, adidas’ın üç çizgisi, Netflix’in açılış sesi… Her biri hafızalarda yer edinmiş deneyimlerin duygusal kısayolları gibidir. Görüldüğü anda tanıdık bir duyguya açılan otomatik bir kapı gibi çalışırlar. Bu çağrışımların hiçbiri tesadüfi değildir, zamanla oluşurlar ve deneyimlerle pekişirler.

Markanın tüketicide bıraktığı bu izler, bizi güçlü bir kavrama götürüyor: marka değeri. Peki, çoğu zaman markaların tercih edilme nedenini belirleme gücü olan marka değeri ne demek? Bu içerikte marka değerinin ne demek olduğunu ve nasıl artırılabileceğini etkili örneklerle inceleyeceğiz.

Marka Değeri Nedir?

Marka değeri, bir markanın tüketicilerin gözündeki itibarıyla şekillenen ve pazardaki konumunu belirleyen somut ve soyut unsurların bütünüdür. Potansiyel ve mevcut müşterilerin marka hakkındaki bildiklerine dayanarak ürünlerle veya hizmetlerle ilişkilendirdiği değerdir. Bu değer, ürünün veya hizmetin kalitesinden çok daha fazlasını kapsar: güven, tanıdıklık, prestij ve duygusal bağ gibi unsurların etrafında markayı bir hikâyeye dönüştürür.

Müşteriler zaman içinde markalara zihinsel ve duygusal bir değer atfeder. Bir markaya dair bir hatırlatıcıyı gördüklerinde markanın vadettiği kaliteyi, güveni ve deneyimi de anımsarlar. Hatta bazen bir yaşam tarzını, bir aidiyet duygusunu ya da güçlü bir motivasyonu markayla özdeşleştirebilirler. İşte bu noktada marka değeri daha görünür olur: Marka sadece ne sattığıyla değil, ne hissettirdiğiyle de anıldığında.

Markanın adı, tüketicilerin satın alma kararını başlı başına etkileyen güçlü bir faktöre dönüşmüşse yüksek bir marka değerinin varlığından söz edilebilir. Peki, müşteriler bu aşamaya nasıl gelir? Yani markalara bir nevi görünmeyen bir değer biçerken hangi faktörlerden etkilenir:

Her bir faktör müşterilerin markayı nasıl algıladığını, dolayısıyla satın alma kararını etkiler. Bu algı markanın piyasa değerini doğrudan şekillendirerek şirketlerin genel başarısını da belirler. Gelin, markaların tüketicilerin zihninde nasıl yer ettiğini anlamak için birlikte bir hayal kuralım:

Şu Anda Neredesiniz?

Düşünün, çok büyük ama son derece düzenli bir mağazanın içindesiniz. Mobilyadan mutfak gereçlerine kadar evin her köşesine uygun pratik çözümler etrafınızı sarmış. Ürünler fonksiyonel, fiyatlar makul ve her şey erişilebilir.

Sizi adım attığınız her köşede farklı yaşam alanları karşılıyor. Modern çizgilerin hâkim olduğu zarif oturma odaları, sıcak dokular içeren estetik yatak odaları, dekoratif objelerle sadeliğin dengeye kavuştuğu çalışma alanları… Yavaş yavaş gezinirken sadece ürünleri görmekle kalmıyorsunuz, aynı zamanda evinizi nasıl daha şık ve kullanışlı hâle getireceğinize dair ilham alıyorsunuz.

Biraz ileride loş ışıklı bir salon dekorasyonun köşesinde bir kitaplık görüyorsunuz. Sanki evinizin eksik parçası oymuş gibi karşınızda duruyor ve siz de onu almaya karar veriyorsunuz. Kitaplığın yer aldığı raflara yönelip bir kutuyu arabanıza yerleştiriyorsunuz. Eve gittiğinizde kurulum aşamalarına bakarak kitaplığı kurmak ve dilediğiniz yere yerleştirmek istiyorsunuz. Yani bu ürünü alırken sadece bir eşya değil, “Kendin yap!” algısını da satın alıyorsunuz.

Kasaya doğru ilerlerken bir sonraki hafta sonu buraya bir arkadaşınızla ve kardeşinizle gelmeyi planlıyorsunuz. Buranın meşhur bir köfte tabağı varmış, showroom tarzındaki alanları birlikte gezdikten sonra hep beraber köfte yiyebileceğinizi düşünüyorsunuz. Böylece mağaza deneyimini birlikte vakit geçirmenin ve anılarınızın bir parçası hâline getiriyorsunuz.

Sanırım hangi mağazada olduğunuzu çoktan anladınız. Evet, IKEA’dasınız. IKEA, ürünlerinin fonksiyonelliğinin yanı sıra yarattığı bütünsel deneyimle müşterilerinin zihninde yer edinen bir marka. Bu nedenle marka değeri kavramının derinliklerine inmeden önce marka değerinin ne demek olduğunu anlamamız için somut bir örnek oluşturuyor.

Şimdi gelin, marka değerini oluşturan unsurlara birlikte bakalım.

Marka Değerini Oluşturan Unsurlar Neler?

Marka değerini oluşturan unsurlar farklı uzmanlar tarafından çeşitli şekillerde sınıflandırılmıştır. Marka stratejisine odaklanan bir pazarlama uzmanı olan David Aacker da bir markanın genel değerini belirleyen temel unsurları şöyle sıralamıştır:

Bu beş unsur bir araya gelerek marka değerini görünmez iplerle bir arada tutar; markanın bir ismin ötesine geçmesini, zihinlerde kök salmasını sağlar. Bu unsurların ne anlama geldiğini yakından inceleyelim:

1. Marka Bilinirliği (Brand Awareness)

Bir markanın tüketici tarafından ne kadar bilindiğiyle ve hatırlandığıyla ilgilidir. Müşteri belirli bir ürünü aradığında markanın akla ilk gelenlerden biri olup olmadığını belirler. Bir markanın ürünlerinin, logosunun ya da kampanyalarının bilinirliği, satın alma konusunda önemli avantajları beraberinde getirir. Bunun nedeni tüketicilerin aşina oldukları markalara yönelme eğiliminin yüksek olmasıdır. Hatta tüketicilerin %77’si bir üründen bahsederken ürünün kendi adı yerine o ürünle en çok özdeşleşen markanın adını kullanma eğilimindedir.

Sıcak bir yaz gününde bunalmış hisseden ve serinlemek için bir markete giden birini düşünün. Eğer soğuk ve gazlı bir içecek almak istiyorsa henüz içecek rafını görmeden belirli markalar aklından geçiyordur, değil mi? Tıpkı şu an sizin zihninizde beliren markalar gibi.

2. Marka Çağrışımları (Brand Associations)

Marka çağrışımı, markayla ilgili olumlu veya olumsuz duygular uyandıran neredeyse her şeyi içerir. Bu çağrışımlar logo, renk, ambalaj tasarımı gibi somut unsurlar ya da güvenilirlik, yenilikçilik, prestij gibi soyut unsurlar olabilir. Örneğin bir marka yüksek kaliteli ürünlerle, yenilikçi hizmetlerle veya hızlı teslimatla ilişkilendiriyor mu? Her bir olumlu çağrışım markayı rakiplerinden biraz daha ayırır.

Örneğin Volvo otomotiv sektöründe sıklıkla “güvenlik” ve “dayanıklılık” gibi kavramlarla ilişkilendirilir. Bu güçlü çağrışımların üzerine kurulan pazarlama stratejisi de markanın sektörde farklılaşmasını sağlar.

3. Algılanan Kalite (Perceived Quality)

Algılanan kalite, müşterinin bir ürünün beklentilerini karşılama becerisine ilişkin hissidir. Bazen bir markanın, ürünün veya hizmetin gerçek kalitesinden çok, tüketicinin bu kaliteyi nasıl algıladığı daha önemli hâle gelir. Müşterinin öznel değerlendirmesi markanın ürünlerinin teknik özelliklerinin bile önüne geçer. Bu durum zincirleme olarak şunları beraberinde getirir: Algılanan kalite yüksekse tüketiciler kalitenin maddi karşılığını vermeye de istekli olur. Böylece markanın piyasadaki fiyatlandırma gücü artar.

Örneğin bir cilt temizleme ürününün etkisi rakip ürünlerle benzer olsa da markanın doğallık teması etrafında oluşturduğu imaj, tüketicinin kalite algısını şekillendirir. Marka doğal içerikli ürünler kullanmak isteyen hedef kitlesinin bu talebine karşılık olarak daha yüksek fiyatlar belirleyebilir.

4. Marka Sadakati (Brand Loyalty)

Marka sadakati, tüketicinin markalar arasında geçiş yapmak yerine belirli bir markayı tekrar tekrar tercih etmesini sağlayan unsurdur. Sadık müşteriler başka markaların kampanyalarından ve fiyat indirimlerinden daha az etkilenir. İhtiyaç duyduğunda neredeyse hiç düşünmeden sadık olduğu markanın ürününe yönelir. Böylece marka uzun vadede istikrarlı bir gelir kaynağı sağlar.

Sizin de böyle “sadık kaldığınız” markalar var mı? Mesela bir diş macunu ya da her gün içtiğiniz kahve hangi marka olmalı? Alışveriş yapmak için girdiğiniz markette hangi markanın ürünü kalmadıysa ikinci bir markete gidip onu aramaya gönüllü olursunuz?

5. Diğer Tescilli Marka Varlıkları (Other Proprietary Brand Assets)

Markanın sahip olduğu, onu rakiplerinden ayıran ve koruyan stratejik varlıklardır. Tescilli marka varlıkları; patentler, telif hakları, marka adı veya iş ortaklıkları gibi unsurları kapsar. Rakiplerin piyasada benzer şekilde konumlanmasını engelleyen bu varlıklar, markanın uzun vadeli değerini korur.

Örneğin bir teknoloji markasının geliştirdiği özel bir kamera yazılımı patentle koruma altına alındığında bu teknolojiyi başka bir markanın doğrudan kopyalaması mümkün olmaz. Patent markaya benzersizlik kazandırmasının yanı sıra tüketiciye de “Bu özellik sadece burada var.” fikrini verir. Kullanıcı o yazılımın sunduğu netliği ya da efekti başka bir cihazda aynı şekilde bulamayacağını bilir.

Marka Değeri Neden Bu Kadar Önemli?

Artık marka değerinin teknik olarak bir markanın ya da ürünün rakiplerinden daha fazla parasal değere sahip olduğu anlamına gelmediğini biliyoruz. Markaları yalnızca bir ürün ya da hizmet sunan ticari bir yapı olmaktan çıkaran; anlam taşıyan, tanıdık hissettiren, güvenilen ve tercih edilen bir kimliğe dönüştüren bir kavramdan bahsediyoruz.

İşletmenin uzun vadeli başarısında rol oynayan marka değerinin neden bu kadar önemli olduğunu şöyle detaylandırabiliriz:

Pazar Payının Artmasını Sağlar

Marka değeri özellikle rekabetin yoğun olduğu sektörlerde pazar payının büyütülmesinde önemli bir kaldıraç görevi görür. Doygun pazarlarda ürünlerin özellikleri benzer olduğundan tüketicinin seçiminde markanın bilinirliği ve yarattığı çağrışımlar belirleyici olur. Çünkü ürünlerin birbirine benzediği bir sektörde fark yaratılabilecek alan “müşteri algısı”dır. Pazar payının artması kâr marjlarının yükselmesini de sağlar.

Cadde boyunca sıralanmış kahvecilerin arasından hızlı bir seçim yapmanız gerektiğini düşünün. Muhtemelen daha önce gördüğünüz, sosyal medyada etkili bir reklamına denk geldiğiniz ya da bir arkadaşınızın önerdiği, kısacası marka değeri diğerlerinden yüksek bir marka varsa kararınızı o yönde verirsiniz.

Fiyatlandırma Gücünü Artırır

Marka değeri yüksek şirketler rakiplerinden daha yüksek fiyatlarla satış yapabilir. Bunun nedeni tüketicilerin aradaki bu farkı “ödemeye değer” olarak görmesidir. Aşina olmadığınız bir ürüne yatırım yapmak, biraz risk almak anlamına gelir. Müşteriler de benzer ürünleri başka bir markadan daha ucuza alabilecekleri hâlde gönüllü olarak yüksek bir fiyat ödeyerek daha iyi bildikleri markadan alır.

Bunun en etkili örneklerinden biri Apple’dır. Apple kalite, dayanıklılık ve prestij gibi çağrışımları sayesinde alternatiflerine kıyasla daha yüksek fiyatla daha çok alıcı bulabilir. Çünkü tüketiciler tasarım, kullanıcı deneyimi, ürün güvenliği gibi faktörleri göz önünde bulundurarak bu fiyatı “değerli bir yatırım” olarak kabul eder.

Pazarlama Maliyetlerini Düşürür

Hâlihazırda bilinir ve güvenilir bir imajı olan bir markanın, pazarlama kampanyaları daha düşük bütçelerle bile etkili şekilde yürütülebilir. Bu tür markalar, kitlelerinin zihninde zaten yer ettiğinden her kampanya bir “ilk temas”tan ziyade mevcut ilişkiyi güçlendirme fırsatı olur. Böylece reklam bütçesinden çok, marka değerine dayanarak tüketicide harekete geçirici bir etki yaratılabilir.

Kendisini belirli kavramlarla ya da dönemlerle ilişkilendiren markalar bu konunun etkili örnekleridir. Yaz mevsimiyle özdeşleşen Algida’yı düşünün. Her yaz büyük hikâyelere ya da hiç rastlanmamış kampanyalara gerek kalmadan “Algida’yla yaz başlasın!” fikriyle güçlü bir etki bırakır. Plaj çekimleri ve akılda kalıcı melodiler genellikle yeterli olur. Belki hatırlarsınız, bir dönem “Yalın’ın Cornetto reklamı çıktıysa yaz gelmiştir.” gibi bir algı bile oluşmuştu.

Yeni Ürün Geliştirmede Avantaj Yaratır

Tüketiciler zaten güvendikleri ve yüksek değer biçtikleri bir markanın yeni ürünlerini denemeye daha istekli olur. Çünkü önceki deneyimleri doğrultusunda güven duygusu geliştirmiştir ve her yeni gelişmede markayı sıfırdan değerlendirmesine gerek kalmaz. Böylece güçlü marka değeri yeni ürün lansmanlarında tüketicinin tereddütünü azaltarak pazara giriş sürecini hızlandırır, pazarlama yatırımlarının geri dönüşünü olumlu etkiler.

Şöyle düşünün: Atıştırmalık almak için markete gittiniz. Yıllardır bildiğiniz ve tükettiğiniz markalardan biri yeni bir çikolata üretmiş. Rafta gördüğünüz bu ürünü alıp deneme ihtimaliniz oldukça yüksektir, değil mi? Hatta canınızın çikolata istemediği bir anda bile ürünün tanıtımını televizyon reklamında gördüğünüzde bir farkındalık oluşur. Bir sonraki satın alma anında bu ürün aklınıza gelen ilk seçeneklerden olur.

Yatırımcılar ve Ortaklar İçin Referans Olur

Yüksek marka değeri, tüketicilerin yanı sıra yatırımcılar ve iş ortakları için de önemli bir referanstır. Marka değeri yüksek şirketler finansal piyasalarda daha fazla güven kazanır, yatırımcıların ilgisini çeker ve iş birliklerinde tercih edilir hâle gelir. Bu sayede yeni büyüme fırsatları yakalanır ve uzun vadeli başarıya giden yolda avantaj elde edilir.

E-Ticaret denince akla gelen ilk markalardan olan Amazon’u düşünün. Yenilikçilik ve hızlı büyüme vaadiyle piyasada güçlü bir iz bırakan marka, global tedarikçilerin ve dağıtımcıların güvenerek tercih ettiği bir iş ortağıdır. Uzun soluklu iş birlikleri kurabilir ve yüksek marka değeriyle büyüme ivmesini hızla artırarak yatırımlarını kesintisiz sürdürme imkânı bulur.

Marka Değerini Ölçme Yöntemleri

Doğrudan maddi karşılığı olmayan marka değerinin; şirketlerin kârlılığını, müşteri ilişkilerini ve rekabet ortamındaki konumunu önemli ölçüde etkilediğini detaylıca ele aldık. Peki, marka değerinin ne kadar yüksek olduğu nasıl anlaşılır?

Marka değerine yatırım yapan markalar rakiplerine karşı “zihinsel avantaj” elde eder. Elbette bu avantajı yani tüketicilerin markaya ilişkin öznel deneyimlerini ve hislerini net olarak ölçmek mümkün değildir. Ancak çeşitli ölçüm yöntemlerinden yararlanarak marka algısının gücünü analiz etmek mümkündür. Bu yöntemleri şöyle gruplandırabiliriz:

Nicel Yöntemler

Marka değerinin finansal ve davranışsal etkilerini ölçmek için nicel yöntemlerden yararlanılabilir. Bu yöntemler markanın pazardaki performansını değerlendirmeye yardımcı olarak marka değerine dolaylı yoldan ışık tutar:

Nitel Yöntemler

Marka değerinin sadece sayılarla ölçülmesinin mümkün olmadığını belirtmiştik. Markalar insanların zihinlerinde bıraktığı izlerle ve oluşturdukları alışkanlıklarla yaşar. Bu nedenle tüketicinin markaya dair hislerine, düşüncelerine ve deneyimlerine daha yakından bakabilmek için nitel yöntemlerden yararlanılmalıdır. Nitel yöntemlerin ortak özelliği “Marka Değerini Oluşturan Unsurlar Neler?” başlığında yer verdiğimiz unsurları derinlemesine anlamaya yönelik olmasıdır. Bu yöntemlerin başlıcaları şunlardır:

Marka Değerini Artırmanın Etkili Yolları

“Şu Anda Neredesiniz?” bölümündeki IKEA örneğini hatırlayarak devam edelim. Sadece bir mobilya mağazasına değil, bir yaşam alanı deneyimine adım attığımızdan bahsetmiştik. IKEA’nın marka değerini bu kadar güçlü kılan şey ürünlerinin kalitesinden ibaret değildi. Müşteriyi mağazada yürürken ilham almaya, ürünü satın aldıktan sonra da kendi emeğini katmaya teşvik eden, bu deneyimi başkalarıyla da paylaşma isteği uyandıran çok katmanlı bir bağdan söz ediyoruz.

Bu örnek, marka değerinin yalnızca teorik bir çerçeve olmadığını gösteriyor. Marka değeri; zaman içinde örülen bir güven ağı, bilinçli bir strateji ve kullanıcıyla kurulan duygusal ilişkinin bir sonucudur. Bu nedenle bir markanın değer kazanması uzun soluklu ve çok faktörlü bir süreçtir. Hatta sonuca ulaşması zor bir yolculuk gibi görülebilir. Ancak benimsenen yaklaşımın sistematize edilmesi başarıya ulaşmanın en iyi yoludur.

Peki, marka değerini artırmak isteyen şirketler nereden başlamalı, hangi adımları atmalı? Gelin, bu adımları da birlikte inceleyelim.

1. Adım: Marka Hikâyesi Anlatımıyla Anlam Yaratmak

Bir anlam, bir aidiyet ve bir yaşam tarzı sunan markaların değer oluşturma süreci daha verimli olabilir. Bu nedenle marka değerini artırmanın ilk adımı tüketicide duygusal bir karşılık uyandıracak özgün bir hikâye kurgulamaktır. Etkili bir marka hikâyesi markanın;

Bu hikâye reklam kampanyalarından ürün ambalajlarına, mağaza atmosferinden sosyal medya iş birliklerine kadar her temas noktasında yaşatılmalıdır. Bu sayede “Marka Değerini Oluşturan Unsurlar Neler?” başlığında ele aldığımız “marka çağrışımları ve sadakati” gibi unsurlar zamanla güçlendirilebilir.

LC Waikiki’nin “İyi giyinmek herkesin hakkı.” mottosuyla ilerleyen marka hikâyesi bu konuya güzel bir örnek. Marka farklı ihtiyaçlara, tarzlara, bütçelere uygun ürünler sunma ve herkese kendini “iyi hissettirme” amacı doğrultusunda ilerlemiş. Erişilebilirlik üzerinden bir hikâye oluşturarak marka değerinin güçlü bir temele oturmasını sağlamış.

2. Adım: Tutarlı Bir Görsel Kimlikle ve İletişim Diliyle Akılda Kalmak

Hikâye anlatımı tüketicinin zihninde iz bırakmak için tek başına yeterli olmaz. Markaların hikâyelerini destekleyen, tutarlı bir görsel dile ve iletişim tarzına ihtiyacı vardır. Bir markayı rakiplerinden ayıran; logosu, renk paleti, tipografisi, görsel stili ve kullandığı dil gibi unsurların bir bütün olarak tüketiciye aynı mesajı iletmesidir.

Markalaşmaya yönelik tutarlı bir yaklaşım, tüketicilerin her gün karşılaştığı çok sayıda marka mesajının arasından sizi zahmetsizce tanımasını sağlar. Yani “Marka Değerini Oluşturan Unsurlar Neler?” kısmında değindiğimiz “marka bilinirliğini” artırmaya katkı sağlar.

Peki, bu aşamada nelere dikkat edilmelidir?

3. Adım: Pazarlamaya Yatırım Yapmak

Marka ne kadar kaliteli ürünler ve hizmetler sunarsa sunsun, marka değerinin oluşması için öncelikle potansiyel müşterilerin bu kaliteyi fark etmesi gerekir. Bu nedenle pazarlama faaliyetleri marka algısını, bilinirliğini ve itibarını besleyen uzun vadeli bir yatırım alanıdır. Reklam kampanyaları, sosyal medya içerikleri ve iş birlikleri sayesinde markanın hem “ne sattığı” hem “nasıl bir hikâye anlattığı” tüketicilere aktarılabilir.

Doğru kitlelere hitap ederek “marka bilinirliğini” artırmak için pazarlama planına dâhil edilebilecek birçok alan vardır. Bu alanlara yapılan etkili yatırımlar sayesinde “perceived quality” yani tüketiciler tarafından algılanan değer de artırılabilir. Pazarlama yatırımı yapılabilecek başlıca alanlar şunlardır:

4. Adım: Kişiselleştirilmiş Deneyimlerle Tüketiciye Özel Hissettirmek

Deloitte Digital’in araştırmalarına göre tüketicilerin %73’ü kişiselleştirilmiş sadakat programı ödüllerini tercih ediyor. Kendisini anlayan, onunla birlikte gelişen markalara daha çok ilgi gösteriyor. Bu nedenle marka değeri müşteriye “Beni tanıyorlar ve beklentilerimi biliyorlar.” hissi yaşatıldığında daha da güçlenir. Markanın tüketicinin zihninde özel bir yer edinmesi için şunlardan yararlanılabilir:

Bu tür kişiselleştirilmiş temaslar sayesinde tüketici, markayla olan ilişkisini anlamlı bir deneyim olarak algılar. Bu noktada da marka değerinin önemli bir unsuru olan “müşteri sadakati” kalıcı hâle gelir.

5. Adım: Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) ile Değer Katmak

Markaların toplumsal sorunlara duyarlı olması; çevreye, insana, topluma katkı sağlaması marka değerini güçlendiren önemli bir unsur. Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları, bir markanın hikâyesinde yer verdiği değerlerini daha görünür kılar. Yani yalnızca söylemle sınırlı kalmamasını, eylem üzerinden de görülmesini sağlar.

Yalnızca bireysel tüketiciler değil, kurumlar da satın alma kararlarını fiyat ve performans gibi teknik kriterlerin yanı sıra markanın temsil ettiği değerlere göre veriyor. Hatta yapılan araştırmalar B2B (İşletmeden İşletmeye) tüketicilerinin kişisel değerleriyle örtüşen bir markayı tercih etme olasılığının sadece ticari değerlere dayanan markalardan 2 kat daha fazla olduğunu gösteriyor.

Hatırlanan, Yaşatılan ve Savunulan Bir Marka Olmak

Marka değerinin ne olduğunu, neden büyük önem taşıdığını, hangi unsurlardan oluştuğunu, nasıl ölçüldüğünü ve hangi yollarla etkili şekilde artırılabileceğini detaylıca ele aldık. Artık çok iyi biliyorsunuz ki marka değeri işletmenin kimliğiyle, ilişkileriyle ve yarattığı etkiyle doğrudan bağlantılı. Çünkü ürün benzerliğinin arttığı ve müşterilerin tercih sebeplerinin giderek karmaşıklaştığı bir dünyada markalar artık “ne sattıklarından” çok “nasıl hissettirdikleri” gibi unsurlarla ayrışıyor.

Durum böyle olunca “marka değeri” kavramı da finansal raporların satır aralarında değil, insanların zihinlerinde ve davranışlarında yer ediniyor. Etkili örnekler üzerinden analiz ettiğimiz marka değerini inşa etmek; strateji, tutarlılık, veri odaklılık, sezgisellik gibi birçok beceriyi gerektiriyor. Zamanla inşa edilen bu değer de markaları hatırlanır, yaşatılır ve hatta savunulur karakterlere dönüştürüyor.

Exit mobile version